1800'lerden itibaren kurulmaya başlanan akıl hastaneleri, genellikle ağır, şiddet içeren tedavi yöntemleri ve bakımsızlıkları ile gündeme gelirler bugün.
Bu tedavi yöntemlerinden bazıları şunlar:
-Duvara zincirleme veya yataklara bağlamak
-Elektroşok tedavisi
-Hasta üzerine su sıkarak sakinleştirme
-Buzlu suyun olduğu küvetlere koyulma (soğuk su terapisi)
-Sıcaklığın giderek yükseldiği "fırınlara" koyulma (sıcak terapisi)
-Dönemin sedatifleri ile hastayı uyuşturma
-Tecrit
Şimdi bunları bireysel olarak ele alalım.
Dünyanın en itibarlı bilim dergilerinden biri olan Lancet'te yayınlanan bir araştırmada esrar içen bireylerde şizofreni riskinin %40'lara yükselebileceği bildirildi. Amerika'da yapılan bir başka araştırmada da esrarın şizofreni riskini en az 7 kat artırdığı ortaya kondu.
Günlerdir bu incelemeyi yazmak için dört gözle bekliyordum ama aynı zamanda da bitmesin diye yavaş yavaş okumaya çalışıyordum. Çünkü öyle bir roman ki sanki biterse bu duygular, o an hissettiğiniz şeyler bitecek sanıyorsunuz. Halbuki hiçte öyle olmuyor. Şu an içimde hala o duygular ve o an hissettiğim şeyler mevcut.
İnsanlar pek çok nedenden dolayı gerçeklikle bağlantılarını yitirebilirler. Bazen şiddetli depresyon, stres ya da travma insanı uçlara itebilir ve kişi başkalarının delilik gibi gördüğü çarpıtılmış bir zihinsel duruma kaçış yapabilir. Ancak psikoz gibi zihinsel semptomların son kertede fiziksel bir nedeni vardır. Aslında pek çok tıbbi aciliyet kendini ilk etapta sadece zihinsel rahatsızlık belirtileriyle gösterir; hezeyan, akıl karışıklığı, depresyon, kaygı, psikoz veya panik atak.
Psikoz, düşünce ve duyunun ağır oranda bozulduğu zihin durumunu tanımlamakta kullanılan genel bir psikiyatri terimidir. Psikotik nöbet geçiren hastalar halüsinasyonlar görüp delüzyonel inançlar taşıyabilir, kişilik değişiklikleri ve düşünce bozukluğu gösterebilir.