"Ömrüm gidiyor elimden, tutamıyorum.
O gidiyor, ben arkasından koşamıyorum.
Ne zaman yenildim sana be can,
ne zaman kör oldum gerçeklere, nasıl kandım yalanlara?
Sen şimdi ağlaya ağlaya gidiyorsun, ben ölüyorum."
"Ersan Aşiyanoğlu..." Baskın çıkan sesi bütün bedenimi titretti. Kendime gelebilmek için gözlerimi saniyelik kapatıp açtım. Ölüyordum sanırım, son günüm kesin bugündü.
"Ş-şimal..." Eli elime değdiğinde nefes almayı bıraktım. Sahi nefes alabiliyor muydum? Cehennem ateşi dedikleri bu muydu? Kesin buydu çünkü beni ancak o ateş paklardı.."
"Kapanmayan yaraların sahibi, tuz bastığın yaralar ancak kabuk bağlamıştı oysa. Vakitsiz gelmenin, kendini hatırlatmanın zamanı mıydı? Yüreğimin dermansız derdi, niye şimdi geldin, geldin de niye bu kadar geç geldin?"