r

Roman Edebiyat Soykırım

Kitapta Cemal Süreya’dan ‘Küçük Anne’ şiiri
“Küçük anne, kelepir kız, Bir şey söyle bana, Bana bir laf et ki binlerce, Onbinlerce görüntü anlatamasın. Genceli Nizami'nin dediği gibi, Taşı onunla yıkasalar, Üzerinde akik biter, Bakışların ki.. İkinci bir parıltı var senin bakışlarında, Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.” Cemal Süreya
Sayfa 143Kitabı okudu
224 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
“Ben Amir, Savaşın Unutulan Çocuğu…”
‘İçim hâlâ yaralı, çünkü Bosna’yım ben. Kader bazı insanların ruhunda derin yaralar açar.’ Kalemini çok beğendiğim, kitaplarını keyifle okuduğum
Sinan Akyüz
Sinan Akyüz
’ün son romanı. Beni takip edenler az çok bilirler; 2. Dünya Savaşı, Soykırım, Naziler, Boşnak Harbi gibi konuları içeren kitapları okumayı severim. Her ne kadar okurken içim gitse de, yine de merak ederim. Yazarın daha önce okuduğum kitapları İncir Kuşları ve Meyra’nın devamı gibi görebiliriz bu kitabı. Hikâye 1992-1996 senelerinde yaşanan Bosna Savaşının sonrasını anlatıyor. Bilhassa Sırplar tarafından müslüman kadınlara yapılan çirkin muameleleri ayrıntılarıyla anlatması, insanı okurken zorluyor. Gerçek bir yaşam öyküsünden esinlenerek yazılmış. Her ne kadar geçmişten bir katliamı anlatsa da, şu anda farklı coğrafyalarda yaşanılan benzer durumlara bakarsak, insanlık bir adım yol katledememiş diyebiliriz.. Tüylerimi diken diken eden alıntı: ‘Seni,’ diye sürdürdü konuşmasını, ‘doğurdum ama, hiç doğurmamış saydım. Hiç benim olmamış gibisin, çünkü sen benim alnımdaki kara bir lekesin.’ ‘Hayır,’ diye haykırdım. ‘Hayır. Ben kara bir leke değilim. Ben bir lanet değilim. Ben sadece hasarlı biriyim. Ben sadece ruhu yaralı biriyim. Tıpkı senin gibi, Anne!’ Binlerce çocuk işte böyle dünyaya geldi, tıpkı kitabın kahramanı Amir gibi. Anneleri ‘tecavüz kampları’ denilen yerlerde zorla hamile bırakılmıştı. Onlar da istenmeyerek dünyaya getirilen, ruhu yaralı, soykırımın ağır yükünü omuzlarında taşıyan, unutulan çocuklardı. Dehşet ve ibretle okuyunuz…
Ben Amir
Ben AmirSinan Akyüz · Alfa Yayıncılık · 2023679 okunma
Reklam
11 Temmuz 1995, Srebrenitsa Katliamını anlatıyor:
“11 Temmuz’du.. Srebrenitsa mahşer yeri gibiydi. O gün herkesin bir hüznü vardı yüreğinde bir türlü vedalaşamadığı.. Epey bir süre kalabalığa bakıp zihnimi bu düşüncelerle meşgul ettim ama sonra bunlardan sıyrılıp hüzün dolu bakışlarımı beyaz mermer taşların üzerinde gezdirdim. Binlerce, binlerce masum insan yatıyordu toprağın altında. Çocuğu, genci ve yaşlısıyla birlikte.. Binlerce insan sanki zamanın tozları altında yitip gitmişti, zamanın geriye doğru aktığı bu günde, bu şehirde…”
Sayfa 111Kitabı okudu
Beyaz Zambaklar Ülkesine atıf
“Hâlbuki Beyaz Zambaklar açtığında, bu ülke huzur içindeydi. Şimdiki gibi kirlenmemişti…”
Sayfa 162Kitabı okudu
Şems-i Tebrizi der ki:
“Kalp midir insana sev diyen, Yoksa yalnızlık mıdır körükleyen? Sahi nedir sevmek; Bir muma ateş olmak mı, Yoksa yanan ateşe dokunmak mı…?”
İnsanları nasıl hayatımızdan eleriz
“Bir elekten kumları eler gibi, biz de insanları eleriz. Ama susan insanları değil, konuşan insanları. Çünkü insan konuştukça, kendini ele verir…”
Reklam
13 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.