Roman Edebiyat Türk Klasikleri

Profil
192 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 52 days
İslamiyette, bir kadın başka bir kadından olan bebeği emzirirse, akrabalık oluştuğu yönünde bir kanı vardır. Batıda ise aristokrat sınıfta rastlanan sütannelik geleneği 18. yüzyılda zengini de yoksulu da kapsayacak şekilde çok yaygınlaşmıştır. 1900'lerin başında Sütannelik için köyünden İstanbul’a Paşa konağına getirilen yeni doğum yapmış Saliha'nın bir de oğlu vardır. Salih, çocukluğun saf haliyle birgün Paşa’nın kucağına atlayıverir ve o günden sonra evlatlık olur konağa, herkes bey diye hitap eder. Anne ve babası köylerine geri döndüklerinde Salih konakta kalır. Salih’in saltanatı Paşanın ölümüyle son bulur. Konağın hanımı oldum olası sevmediği evlatlığı köyüne geri yollar. Talihsiz çocuğun anne babası ayrılmış. Yeniden askere alınan babasının ardından üvey annesi Salih’i evde barındırmaz ve sokağa atarak Salih'in feci bir şekilde ölümüne sebep olur... Yazar, bir çocuğun kısacık ömrünü anlatırken dönemin yönetim sistemine eleştirel bir üslupla, metropol ve kırsal insanının yaşam kalitesini, düşünce yapılarını, her iki tarafı yansıtan perspektif bir portre çizerek nereden nereye dedirten ülkemizin tarihine pencere açmış. Ebubekir Hazim Tepeyran, #küçükpaşa eseri ilk ve tek romanı olmasının yanı sıra, Türk Edebiyatındaki kırsal hayatı tüm gerçekliğiyle anlatan ilk roman olarak kabul edilmiş eser tavsiyemdir.
Küçük Paşa
Küçük PaşaEbubekir Hâzım Tepeyran · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020636 okunma
Kapıyı birkaç defa yumrukladı. Kalın tahtanın içeriye naklettiğinden fazla dışarıya iade ettiği bu hafif gürültünün, taşlıkta on adım kadar yürüdükten sonra, sağ tarafta Vafi Bey'in kapalı kapısından içeriye geçmesini ve hava akşama doğru soğuduğu için belki de yorganı başına çeken odabaşının kulak zarına, oradan da uykusunun içine girmesini beklemek, fizik kanunlarından sadaka istemek gibi bir şeydi.
Reklam
Kendini bıraktı. Gözlerini yumdu, içini çekti ve göğsü nefesiyle dolunca, yüreğinin durur gibi olduğunu ve varlığın sınırına dayanmış gibi, bütün boyutların aşılmak üzere bulunduğunu sandığı bir anda, içinden "Allah'm," dedikten sonra nefesini bıraktı. Şaşırdı ve tekrar ihtiyarın yüzüne baktı. Birdenbire içinde bir dağ başı ferahlığı duymuştu.
Sır nedir? Ebedilik. Sır nedir? Allah. Sır nedir? Enerji. Sır nedir? Hayat. Sır nedir? Ruh. Sır nedir? Cevher. Sır nedir? Her ilmin ve felsefenin varlığını anladığı, mahiyetini anlamadığı meçhul. Bizi çeken o. Yaşatan ve güden o. Zekâ onu kovalıyor. Biz kovalayanı beğeniyor, fakat kovalananı seviyoruz.
- Suret-i mutlakada bilmek lazımdır ki, insanın ruhu yani beyni, fotoğraf makinesini andıran bir mekanizma ile hafızayı, hesap makinesini andıran bir mekanizma ile muhakemeyi, yazı makinesini andıran bir mekanizma ile dil kabiliyetini, sinema makinesini andıran bir mekanizma ile muhayyileyi vücuda getirir. Fizik bir gün bu mekanizmaların kanunlarını suret-i mutlakada bulup psikolojiye hediye edecektir. Hiçbir şey bunun kadar muhakkak değildir.
Eğer insanın aradığı mânâ kendi icadı değilse, mânâya mânâ veren kendisi değilse, bu, Allah'ın hikmetinden başka nedir? Bir zerresi insanın şuuruna dolan muazzam bir şuurun niyetinden başka nedir. Onun varlığı ve yokluğu hakkında bir karara varmak için, ya her biri kendi tecrübelerimizin yoluyla ferdî ve mistik bir sezişi kendimize rehber edeceğiz veya evrensel bir anlayışı doğrulayan külli mefhumlar delaletiyle düşüneceğiz.
Reklam
"Delilik şüphesiz aptallıktan iyidir. Delilik, var olmuş bir zekânın yok oluşudur; aptallık, var olmamış bir zekânın var olmamaya devam edişidir. Deliliğin hiç olmazsa mazisi şanlı. Aptallığın şerefli bir tarihi bile yok."
Hulasa, çoğumuz seyahat eder gibi, benliğimizden kaçar gibi okuyoruz.
Bu kadar tuhaflığın içinde bir şey merak etmeksizin nasıl yaşanır?
"...insan evvela kendi kendisinden utanır gibi olur ama bilir misin, bizim en büyük maharetimiz nefsimizden beraat kararı almaktır."
Sayfa 20 - Toptan KitapKitabı okudu
151 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.