José Saramago'nun okuduğum ilk, ama asla son olmayacağı romanı Körlük; trafikteki araç kullanıcılarından birinin aniden kör olmasıyla başlıyor. Kör, bir yardımseverin yardımı ile evine bırakıldıktan sonra gözlerine ne olduğunu ögrenmek için karısıyla birlikte göz doktoruna gidiyor fakat ne olduğu anlaşılamıyor. Aynı günün akşamı önce doktor, ardından da muayenehaneye gelen hastalar teker teker kör olmaya başlıyorlar. Bunun bir salgın olduğunu anlaşıldıktan sonra devlet tarafından boş bir akıl hastanesinde karantina uygulamasına başlanılıyor ve tüm olaylar da burda başlıyor. Okudukça daha ne kadar kötüleşebilir dediğim her an her şey daha da kötüleşti. İnsanların hayatta kalabilmek adına kurduğu düzen, yaşanılan her türlü iğrençlik kanınızı dondurmakla kalmıyor, bildiğiniz tüm ahlak değerlerini yeni baştan sorgulatıyor. Aşırı karanlık bulduğum, okuduğum en rahatsız edici roman oldu. Sanırım bu sebeple de çok sevdim.
Başlarda yazarın üslubunu çok garip karşılamama rağmen kendimi kitabın akıcılığına çok kolay kaptırdım. Çok fazla karakterle karşılaştığımız halde hiçbirinin adını bilmiyoruz ve buna rağmen yazarın kimden bahsettiğini çok iyi anlıyoruz. Bu konuda akıcılıktan hiçbir şey kaybetmediğini söyleyebilirim.