Kötülükle ruhlarını onaramadıkları için daha fazla kötülükle örtünüyorlardı. Ama iyiliği yaşamın bir bütünü, varoluşsal açıklamanın bir seçimi olarak görenler içinse ruhları asgari tüm ihtiyaçların eksiğine rağmen tatmin oluyor ve sürekli bir sevince hazır hale gelebiliyordu. Ama kötülük kavramı ve onun mühendisleri için durum tam aksine, yükseltemedikleri ruhlarını bastırabildikleri kadar en aşağılara çekiyorlar ve bunu bir haz olarak değil, çaresizliğin korkusuyla abartıyorlardı ve ben şunu anlıyorum ki iyilik maneviyatta ne kadar çok göklere yükselir ve parlarsa gerek zekasını önemsemese dahi mutlak bir güçle, sonsuz bir inançla kardan bir dağ gibi duracaktır. Yalnız o kötülük ki sadece kendi ateşiyle derinlerde en derinlerde katrana çalan dumanların eşliğiyle yanıp, kavrulup, kahrolacaktır.