Seyahatnâmeler, gezip görülen yerlerin çeşitli özelliklerine odaklanan metinlerdir. Bu tür metinler, seyyahın gözüyle mekânları, insanları, kültürleri, gelenekleri tanımayı mümkün hale getirir. Bu açıdan seyahatnâmeler, öteki millet ve medeniyetleri de farklı bir biçimde okuma faaliyeti olarak anlam kazanır. İşte Ahmet Haşim’in elinizdeki seyahatnâmesi de yalnızca bir nesir türü olarak değil bu türü kendine has bir edebî anlatı kategorisine yükselten metinlerdendir.
"Bu bir hastanın yol notları, rüzgarlı, karanlık bir sonbahar gecesiyle başlar. İstanbul’un denizini sinirli, ufuklarını mürekkep gibi siyah ve Üsküdar taraflarının göklerini uzak bir yangının hafif kırmızılıklarına boyanmış bıraktım. Onun için zifiri bir karanlıkta tren Sirkeci’den ayrılırken sinirlerim iyi değildi."
Ss:13
Üsküdar’ı seyrederek sıkıntılı bir halde Sirkeci’den trenle yola çıkan Hâşim, Balkanları, Orta Avrupa düzlüklerini aşarak Frankfurt’a ulaşır.
Ahmet Haşim'in , detaylı betimlemeleri ve mukayeseleriyle dönemin Almanya’sı ve Türkiye’si hakkında okura detaylı bilgiler verir. Hastanede geçen günlerinden, doktor tavsiyesiyle çıkıp gezdiği Frankfurt sokaklarındaki hatıralarına kadar yaşadığı tecrübeler, yazarın eğlenceli diliyle keyifli birer serüvene dönüşüyor.
Kitapta benim ilgimi çeken 'Dilenci Estetiği Bölümü' oldu.Can Yayınlarından çıkan
Frankfurt Seyahatnamesi günümüz Türkçesine uyarlanmış hali olduğundan okurken zorluk çekmedim.Sayfalar su gibi aktı gitti.
Merak edenlere keyifli güzel okumalar dilerim. Kitapla kalın.
Ahmet HAŞİM /Mektebin öğrettiğini hayat çabucak unutturuveriyordu.
İnsan neden seyahate çıkar?
-Yeni yerler görmek, keşfetmek için?
-Bulunduğu yerden bunaldığı için?
-Zorunda kaldığı için?
Aslına bakarsanız çok azımızın "keşfetmek" gibi bir amacı var. Hayatın zorunlulukları bizi nereye sürüklerse oraya gidiyoruz. Cesaret istiyor gitmek, imkan istiyor, konfor alanında çıkmayı istiyor.