Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Profil
Es ey doğunun bâd-ı sabâsı! Belki böylece yeryüzüne saldığımız kara gölgeleri dünyanın bir ucuna,Kaf Dağı'na savurursun...
Sayfa 135 - DirilişKitabı okudu
Reklam
Yüzünüzü nereye çevirirseniz çevirin O'dur var olan var eden Biçim veren değiştiren Dağıtan toplayan
Bir çıkış noktası arama ve bir diriliş saati.
Nabzını orucun tuttu, kalbini namazın çalıştırdığı bir Diriliş saatidir, bilinerek, bilinmeyerek, farkında olunarak, farkında olunmayarak aranan.
Konuğumuz oruç mimarı, vücudu bir yandan yenilerken, öte yandan elini ruha atar.
Bir diriliştir başlar. Her hücre, yeni doğmuşçasına dirilir. Hızır'ın tadından bir tat alır. Bir gün içinde, bir kalp gibi gündüzün büzülüp geceleyin açılır. Böylece çoktan atış yapmamış bir tüfeğin tutukluluğunu andıran yılın alışkanlığı gider ve atışa hazır bir silah gibi tertemiz ve pırıl pırıl hayat akışına yeniden katılır hücre.
Reklam
Her yıl 1 ay için oruç mimarı bize konuk gelir.
Konuğumuz, her gece yemekten sonraki çay saatlerinde, ceplerinden ceylan derilerini yazılmış şiirler çıkarır ve en gençlerimiz, o şiirleri, içlerinde o güne kadar gizli kalmış da o gün birdenbire kendilerinin bile farkına varmadıkları bir olağanlıkla açığa çıkmış doğru bilgilere ve bilgelikleri ile okur.
Son Peygamber ya da Yeniden Bulunmuş Cennet
"Bir Cennet bağışlanmıştır insana. Ve Cenetinin bekçiliğini, koruyuculuğunu yapma onurundan da mahrum edilmemiştir insanoğlu. Ne büyük onurdur bu."
Sayfa 140 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
"ölüm çağrısı” eşsiz ve dayanılmaz bir çekicilik kazanır. İnsan, ölümün, görünmeyenin büyüsüyle büyülenir, bu dünyayı böyle bir cezbe içinde terk eder, görünmeyenin sarhoşu olarak terk eder
Her nefs, ölümü tadıcıdır" diyor Ulu Kur'an. En büyük görünmeyenlerden biri olan ölümü, her birimiz, günü gelince, balrengi, acı ya da tatlı tadıyla içimize alacağız. Daha doğrusu, o dayanılmaz tadını tadacağız ölümün.
Reklam
Ölümü gören bir gözle görmek, ölümün ötesine bakabilmek... Bizim mesleğimiz, çağırdığımız yeni var oluş da budur.
Ölmeden Evvel Ölmek
Ölmeden önce ölmek, böylece, daha büyük ilerleme, daha hızlı bir gelişimdir. İnsan bir kış ortasında bağdan salkım salkım üzüm devşirmiş oluyor. Gecenin sesini duyanlar, güneşin hışırtısını, göğe sürtünüşünü işitenler, meleklerin kanat çırpışını görür gibi olanlar, yalnızlığın bir kalb gibi çarpışına kulak verenler, aç kalmış bir böceğin bile düşüncesiyle huzursuz oldukları halde kendi açlığını unutanlar... İşte bunlar bu dünya içinde öteye yol arayanlardır ve bunların ideal çizgisi, ölmeden önce ölümü tadmış olanlardır.
Öbür tarafın şartlarına dayanabilmek için, demek ki, sıkı bir imtihandan geçmek gerek. İşte bu imtihan ölümdür. İşte ölümün varlığını görüp öteye de inanmak lâzım. Ne Cennet buraya benzer, ne Cehennem, öyle olsaydı biz ölmeden hesabımızı görüp ya ona ya öbürüne götürürlerdi... Bundandır ki, ölüm, Tanrının bir bağışı oluyor... Fezaya çıkan insanlar nasıl günlerce tecrit ediliyor ve hazırlanıyorsa, ölüm de öteye hazırlıyor.
İnsan, bu kadar acıyla ölür. Bir kere daha dirilmek için. Kötüyse ateşe dayanabilmek için... İyiyse, karşılığını alırken, sevinçten ve neşeden ölmemek için...
Âdem
"Kolay imân bir inkâra dönüşebilir. Ama çile çekilerek erilen inanç, inkârların fırtınasına dayanıklıdır. Zelzele geçirmiş, sel baskınına uğramış, rüzgârlarla sarsılmış, fakat yine de yerinde sapasağlam duran bir yapı ile her türlü dış etkiden uzak veya mahrum tutulan bir yapı bir midir?"
Sayfa 28 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
785 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.