Yalnızlığımın kuşlarında uçarı,
Fikrimin zindanında mahpus
Doğum günümün, ölüm ilanındasın.
Müebbet giymiş bir aşk bu,
İnfazı yanmış, iyi hali kalmamış.
Son umut, sehpasız gönlünün dar ağacında.
Böyle seviyorum seni, böyle.
Böyle yıkıla yıkıla...
Yazmışsın ya,
"Onu sevebileceğimi düşünmüştüm." diye.
İşte o günden beri, belki de bu yüzden sadece,
Bu yaralar bereler, sanaydı bileler, göreler aşkımı,
Şahidim gök kubbe...
Aşığım, bekletme...
Biliyor musun..
Kimi zaman, üşümüş penceremden geliyorum sana..
Bütün sahipsiz yıldızları sahipleniyorum ikimizin adına..
Masamda sensiz demlenen çay,
Sönmek bilmeyen sigaram..
Seni yudumluyor, seni içiyorum.
Uzaklarda olsan da..
Geceme yıldız sen,
Çayıma şeker sen,
Dudağıma tütün sen...
Bir beyaz kağıda her şey yazılabilir,
Senin dışında.
Güzelliğine benzetme bulmak zor.
Sen en iyisi sana benzemeye çalışan her şeyden,
Bir gülden, bir ilk, bir sonbahardan sor.
Belki tabiattadır çaresi,
Senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin.
Ve benim bilinci nasırlı bahçıvan çaresizliğimin...
Ben en çok seni götürdüm giderken.
Aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcıları.
Yardan düşmüştüm, yaralarım yardan armağandı.
Kutsal kitabımdı ziyan edilmiş sevgililer atlası.
Ben sevmeyi beceremedim belki de sevilmeyi,
Benim sevmeye engel evcil acılarım vardı
Ben yağmur ağladım bir şehre yağdı,
Ben şehre ağladım bir yağmur yağdı,
Ben bir ağladım şehre yağmur yağdı.