Korku dağlarının yürekçisi,
Ölüm denizlerinin kürekçisi;
Öyle suskun oturuyor şişesinin başında,
İçtiğinin hem hırsızı hem bekçisi.
Onu kırmış olmalı yaşamında birisi.
Dinledikçe susması, düşündükçe susması...
Tek başına iki kişi olmuş kendisiyle gölgesi,
Heykelini yontuyor yalnızlığın ustası.
O, Jenny's a' weet, poor body,
Jenny's seldom dry:
She draigl't a' her petticoatie,
Comin thro' the rye!
Comin thro' the rye, poor body,
Comin thro' the rye,
She draigl't a' her petticoatie,
"Bir millet var... Biz onun varlığı ile ulaştık,
İlâhi kanunların gizli gerçeklerine.
Bir bakışla yön verdi bizlere, dağlar aştık.
Dünya güneşi olduk, bir kıvılcım yerine...
Aşk mı vefasız bize? Neden gönlümüz küllük?
Kusurlarımız mı çok? Küçüldükçe küçüldük...
Rüzgârlar! Çölden esin! Bize yaraşır matem...
Meltemin nefesinde aşan her gonca, elem.
'Ah' oldu kubbemizde nağmelenen ezanlar...
Bir inilti gibiyiz... Nerede o borazanlar?
Bir zamanlar avları taşırdı atlarımız...
Şimdi avlanan biziz, kırık pusatlarımız.
Koş Mustafa Kemal, koş, atın çatlayana dek...
Bizi tedbir mat etti... Sana tedbir ne gerek?"
"Toprağın üstünden görmedik hayır.
Bir de altını deneyelim dedim.
Tuttum on sekiz merdiven aşağı bir bodrum kat:
İki oda, tuvalet banyo bir, iki küçük cam.
Anlaşılmıyor güneşin ne zaman batıp doğduğu.
Çok da önemli değil hani.
Duvarlar beyaz kireç, belli yeni sıvanmış.
Fazla eşya yok, aslında gerek de yok.
Bir yer yatağı,
Her zaman ordayım.
Yatınca karşımda arkadaşım tavan.
Anlattıkça anlatıyorum dertlerimi, çıt çıkarmadan dinliyor hep beni.
Bir gün baktım tavan kapkara.
'O kadar mı' dedim, 'kötü hâlim?'
Dedi, 'Senden bana ne! Benim derdim rutubetle."
Bugün sen bir bakışsın, ben ondan sızan yaşım,
Sana bütün ömrümce uyan bir arkadaşım.
Yalnız senin önünde herkese asi başım
Yere geçercesine yere eğildi, Kadın!
"Gelenler adamdı, buldukları insandı;
İnsan, yalnız Tanrı'nın yarattığı mahluk.
İnsan mahluktan, adam insandan çıktı.
Tanrı'nın insanı yer ve içer.
İnsanın adamı düşünür ve yaratır."