s

Sinema-Sanat-Tiyatro

5 member
"Olanı olduğu gibi kabullenmek; yürekteki savaşları bitirir" Mandalina Bahçesi 📽
"O kadar kötü olmasaydın seni bir baba gibi sevebilirdim." Dönüş (2003) 🎬
Reklam
Hiç kitap okumayan bir adam niçin merak eder seneye yazılacak kitapları? Bu dünyada bile yaşamayı beceremeyen niçin merak eder diğer gezegenlerdeki hayatı? Geçmiş ve bugün ne zaman bitirildi de gelecek sorgulanıyor? İşler hala kalleşçe hallediliyor ikili ve uluslararası ilişkilerde... Her ülkenin sınır komşuları dost ve kardeş düşman ülkeler... Doğru düzgün top bile oynayamıyorlar kavgasız! Oyunları savaş gibi görenler savaşı da oyun gibi görüyor elbet... Aynı kadına sevdalananlar birbirini vuruyor, aynı şeyden nefret edenler can ciğer arkadaş... Bir şeyi, bir kadını, bir erkeği ya da bir ülkeyi sevmenin cezası ölüm bile olabiliyor bazı...'
HOUSE OF THE DRAGON
HOUSE OF THE DRAGON dizisinin ikinci sezonunun ilk bölümü geçtiğimiz günlerde yayınlandı ve eleştirmenler ile seyirciler arasında büyük eleştirilerle birlikte şiddetli top atışlarına maruz kaldı. Senaryo zaten kitap uyarlaması fakat bölümün yönetmenliği ve işlenişi berbattı. Game of Thrones'da meşhur, "Red Wedding" bölümü vardır ve benim için o bölüm oldukça özel, küçükken çok etkilemişti. House of The Dragon'da ise tıpkı Kızıl Düğün'e benzer bir bölüm var kitaplarda, "Blood & Cheese" bölümü. Fakat yönetmen bu sahneyi o kadar berbat çekmiş ki dizide ne olduğu bile belli değil. Bir Red Wedding olamadı. Sızıntılara bakılırsa dizinin bu sezonu çok büyük patlayacak, berbat bir sezon bizi bekliyor. Kocaman bir hayal kırıklığı :(
Dostoyevski'den kaynaklanan Rus kültür geleneği benim gözümde olağanüstü büyük önem taşır. Günümüz Rusya'sında bu gelenek, ne yazık ki pek o kadar geliştirilememiştir. Hatta ihmale uğradıkları, dahası tamamen yok farz edildikleri bile söylenebilir. Bunun bir çok sebebi bulunur, en önemlisi de bu geleneğin temelde materyalizmle bağdaştırılamaz olmasıdır. Bugünün Rusya'sında Dostoyevski'nin bu tür bir ihmale uğramasının bir sebebi, yazarın kahramanlarında rastlanan, daha doğrusu yazarın bütün eserine sinmiş, ayrıca takipçilerinin en belirgin özelliklerinden biri haline gelmiş 'fikri bunalım' olsa gerektir. Günümüz Rusya'sında 'fikri bunalım' olgusundan niye bu kadar çok korkuluyor acaba? Benim gözümde 'fikri bunalım' her zaman bir sıhhat belirtisi olmuştur. Zira bence, 'fikri bunalım' kendini bulma, yeni inançlara kavuşma çabasıdır. Fikri bunalıma, fikri sorunlarla yüz yüze gelmekten çekinmeyen herkes, eninde sonunda düşmek zorundadır. Başka türlü olması da beklenebilir mi? Hayatın uyumsuzluklarla dolu olmasına karşın ruhumuz uyum diye yanıp tutuşmaz mı? İşte bu çelişki, hareketin uyarıcısı, ama aynı zamanda acılarımız ve umutlarımızın kaynağıdır. Bizim fikri derinliğimizin, manevi imkanlarımızın onayıdır.
Reklam
812 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.