Dostoyevski'den kaynaklanan Rus kültür geleneği benim gözümde olağanüstü büyük önem taşır. Günümüz Rusya'sında bu gelenek, ne yazık ki pek o kadar geliştirilememiştir. Hatta ihmale uğradıkları, dahası tamamen yok farz edildikleri bile söylenebilir. Bunun bir çok sebebi bulunur, en önemlisi de bu geleneğin temelde materyalizmle bağdaştırılamaz olmasıdır. Bugünün Rusya'sında Dostoyevski'nin bu tür bir ihmale uğramasının bir sebebi, yazarın kahramanlarında rastlanan, daha doğrusu yazarın bütün eserine sinmiş, ayrıca takipçilerinin en belirgin özelliklerinden biri haline gelmiş 'fikri bunalım' olsa gerektir. Günümüz Rusya'sında 'fikri bunalım' olgusundan niye bu kadar çok korkuluyor acaba?
Benim gözümde 'fikri bunalım' her zaman bir sıhhat belirtisi olmuştur. Zira bence, 'fikri bunalım' kendini bulma, yeni inançlara kavuşma çabasıdır. Fikri bunalıma, fikri sorunlarla yüz yüze gelmekten çekinmeyen herkes, eninde sonunda düşmek zorundadır. Başka türlü olması da beklenebilir mi? Hayatın uyumsuzluklarla dolu olmasına karşın ruhumuz uyum diye yanıp tutuşmaz mı? İşte bu çelişki, hareketin uyarıcısı, ama aynı zamanda acılarımız ve umutlarımızın kaynağıdır. Bizim fikri derinliğimizin, manevi imkanlarımızın onayıdır.