Murat Tosun
“Halkın cahil kesiminin doğal eğilimi şu yöndedir; onu sevene ve onun için kendini feda edene karşı kuşku duyarken, onu kandırana ve ona ihanet edene tamamen güvenir.”
Sayfa 51 - LidyalılarKitabı okudu
Müthiş
Üç çeşit tiran vardır. Kötü prenslerden bahsediyorum. Kimisi halkın seçimiyle, kimisi silahların gücüyle ve kimisi de verasetle ülkeye sahip olanlardır. Savaş hakkıyla ülkeyi ele geçirenler, bilindiği üzere ve haklı olarak söylendiği gibi, o ülkeye fethedilmiş ülke olarak davranırlar. Kral doğanlar genelde en iyileri olmaz; tiranlığın ortasında doğmuş beslenmiş olduklarından dolayı tiranlığın doğal sütünü emerler, onlara boyun eğmiş halkları miras aldıkları toprak köleleri olarak görürler; cimri veya müsrif, en yatkın oldukları eğilime göre, kendi miraslarını kullanır gibi krallığı kullanırlar. Oyunu halktan alana gelince, onun daha tahammül edilir olması gerekir gibi görünür ve bu kadar yükseklere, herkesin üstüne yükseldiğini gördüğünde, adına büyüklük denilen bilmem neyle şımararak, sanırım bir daha oradan inmeme kararını alır. Halkın kendisine emanet ettiği gücü neredeyse her zaman çocuklarına aktarılması gereken bir güç olarak görür. Böylece kendisi ve çocuklarının bu uğursuz düşünceyi tasarladıkları andan itibaren kötü eğilim ve gaddarlık noktasında bütün diğer tiranları nasıl geçtiklerini görmek tuhaftır. Yeni tiranlıklarını sağlamlaştırmak için kulluğu çoğaltmaktan ve hatırası ne kadar yakın olsa da, tez zamanda hafızalarından tamamen silinecek kadar kullarının zihnini özgürlük fikrinden uzaklaştırmaktan daha iyi bir yöntem bulamazlar. Böylece gerçeği söylemek gerekirse, bu tiranlar arasında birkaç farklılık görüyorum, ama yapılacak bir seçim göremiyorum.
Sayfa 33 - La BoetieKitabı okudu
“Sizi soyan hırsıza yataklık etmeseydiniz, sizi öldüren katilin işbirlikçisi olmasaydınız ve kendinize ihanet etmeseydiniz, size hangi kötülüğü yapabilirdi ki? Talan etmesi için tarlalarınızı ekiyorsunuz, sefada nazlanması ve pis hazlarıyla tepinmesi için kendinizi tüketiyorsunuz!”
Sayfa 27 - La BoeiteKitabı okudu
“İyiliği konusunda asla emin olamayacağımız ve dilediğinde kötü olabilecek bir efendiye kul olmak büyük bir felaket değil midir?”
Sayfa 16 - OdysseusKitabı okudu
“Tiran’la savaşmaya gerek yoktur. Kendiliğinden bozguna uğrar, yeter ki ülke kulluğu kabul etmesin. Zorla defetmek de söz konusu değildir, sadece ona bir şey vermemek yeterlidir.”
Sayfa 23 - Mucizevi çabalarKitabı okudu
Eğer devirmek istediğiniz bir despotsa, önce onun sizin içiniz- de kurmuş olduğu tahtı alaşağı edin. Nasıl hükmedebilirdi tiran özgür ve gururlu olanlara; eğer ken- di özgürlüklerinde bir zorbalık ve kendi gururlarında bir utanç ol- masaydı? Eğer kurtulmak istediğiniz bir sorumluluksa, bu sorumluluk zorla size dayatılmadı, siz seçtiniz onu.
“Nasıl oluyor da bunca insan, bunca şehir, bunca ulus, kendisine verdikleri güçten başka gücü olmayan, katlanmayı kabul ettikleri ölçüde onlara zarar verme gücüne sahip, ona karşı gelmektense ondan gelen her şeyi sineye çekmeyi tercih ettikleri takdirde onlara hiçbir kötülük etmeyen tek bir tirana tahammül ediyor?”
Sayfa 17 - PeleponezKitabı okudu
“Tesadüf de bana öyle yardımcı oldu ki, elime sadece iyi kitaplar geçti. Bu kitaplarda bulduklarım, kalabalıklarda çok yaygın olan budalalıklara, bönlüklere ve bayağılıklara karşı beni tahammülsüz kıldı.“
Sayfa 10 - Charles TesteKitabı okudu
ABD'de Sivil İtaatsizlik Gösterileri
1960'lar Amerika'sındaki İnsan Hakları hareketi, yasal zemini bulunan ırk ayrımcılığına karşı geniş çapta eylemler düzenleyerek, siyahi Amerikalılara uygulanan adil olmayan davranışları bütün dünyaya duyurmayı başarmıştır. Sivil itaatsizlik bu şekilde anlaşıldığında o, yasanın veya mevcut politikanın demokrasi dışı yollarla değil, daha ziyade çoğunluğun ya da onların temsilcilerinin belirli bir meseleye ilişkin tutundukları tavrı yeniden gözden geçirmelerine yol açma tekniğidir.
Sayfa 110
İktidarı en çok bir iktidar talep etmeden itaat etmeyenler korkutur. İkti- dar en çok kendisini yenmeyi ve ele geçirmeyi isteyenleri sever. İktidar isteyenler iktidarı ele geçirdiklerini sandıkları anda iktidar tarafından tutsak edilmiş olurlar. Oysa iktidarsız itaatsizlik, bir şey talep etmeden sadece taleplere uyma- yarak, karşı çıkmadan sadece
Sayfa 188 - Selcuk Candansayar alintisiKitabı okudu
Öte yandan mevcut hukuk düzeninde ve siyasal kültürde de esastan bazı değişikler yap. mak zorunludur. Çünkü Türkiye, demokratik liberal bir kamu kültürü ve dü- zeni yerleştirme ve kurumsallaştırma sorunuyla karşı karşıya olan bir ülke- dir ve bu sorun sadece anayasa yapmakla sınırlı bir faaliyeti değil, çok daha önemli sayılabilecek bazı yapısal değişiklikleri de kapsamaktadır. Somut bir örnek vermek gerekirse, temel hak ve özgürlüklerin çağdaş hukuk standart- larına uygun biçimde yorumlanması ve uygulanması konusunda neredeyse yolun başında sayılabilecek bir ülkede yaşıyoruz. Üst düzey mahkemeler da- hil olmak üzere, hukuk düzenini kamu kurumları arasındaki yetki düzen- lemesi ile sınırlamış devlet-merkezli bir hukuk geleneğinden bahsediyoruz. Demokratik siyasal bir kültürün ipuçlarını arayanlar için yakın tarihin olay- larına bir göz atmak bile yeterince iç karartıcı, kasvetli bir ortam tasviri için yeterlidir. Verili bir kamu düzenini esnetmek kadar, İşleyen bir kamu düzeni oluşturmak da aynı derecede önemlidir. Bu nedenle yüzeysel bazı karşılaş tırma ölçütlerine dayanarak BDP'nin eylemlerine sivil sıfatını yakıştırmak- ta ya da ısrarla bunu reddetmekte acele etmemek zorunlu görünmektedir.
Bilindiği gibi modern kamu otoritesi uzun dinsel savaşların, kan davalarının ardından; kısasa kısas, intikam vb. bireysel şiddet biçimlerini kurala bağlayan bir zor tekeli haline gelmiştir. Her ne gerekçeyle olursa olsun bireysel karşı çıkışlar son kertede benzeri bir keyfiliğe açık kapı bırakması nedeniyle eleştiriye açıktır. Ama diğer taraftan da, moral-bireysel karşı çıkış, kolektif bir direnmeden ziyade pasif bir karşı koyma niteliğiyle, konjonktüre bağlı olarak daima dikkate alınması gereken, güncel bir haksızlığa işaret etme biçimi olma özelliğini korumaktadır.
Kurban edilen bir kuşağın yaralarını bırakın resmen muhattap almayı hâlâ sarmaya çalıştığımız bir zamanda, kendini "yakarak öldürmeye çalışan yeni bir kuşağın başucunda buluyoruz kendimizi. Her yirmi yılda bir kuşak bir önceki kuşağın yerini alıyor ve kendini diğerine anlatmak için yeni silah lar, bizi canlı canlı yakan, ama bunu da kanırtıcasına, aheste aheste yapan diktatörleri suçlamaya yarayacak yeni silahlar icat ediyor. 1990'ların intihar bombacılarından sonra, "kendini yakarak öldürenlerimiz var şimdi. Cezayir adeta günbegün vicdanınızı usandıran ve bedeninizi eziyet edilmiş et parça- larına çeviren bir Çin işkencesi uzmanının zalim aklıyla tasarladığı devasa bir çizgi romana dönüşmüş durumda. O noktada ölmek kaçmanın bir başka yo- lundan ibarettir artık - Harragalar, yani derme çatma botlarla Akdeniz'in diğer yakasına geçmeye çalışanlar gibi kaçmanın. Bilinen bir mezarları yoktur bu kişilerin ve adları bir daha hiç duyulmaz. İşin paradoksal yanı, bu Harraga ların kıyılarımızı terk ettiklerinde botlarını da yaktıklarını söyleyebilirsiniz
“Hükümetin en iyisi en az hükmedendir.” düsturuna can-ı gönülden katılıyorum; buna daha çabuk ve sistematik bir biçimde uyulduğunu görmek isterim. Bu gerçekleştirildiğinde nihâyetinde şuna varılacaktır ki ben de buna inanıyorum: “En iyi hükümet, hiç hükmetmeyendir.” İnsanlar hazır olduklarında sâhip olacakları hükümet de böyle bir şey olacaktır.
Resim