Felsefi bilim olan bilimsel ateizm, nitelik olarak yalnızca dinin reddinden, basit bir dinsizlik bildiriminden ibaret değildir. Marksist materyalist dünya görüşünün önemli bir yanını oluşturan bilimsel ateizm; varsıl, olumlu içeriğe, ileri bir dünya görüşü potansiyeline, hümanist potansiyele sahip olup, kişinin ve toplumun özgüçsel yaşamına bir
Özgürlük, üzerinde yazıp çizerek değil uğrunda mücadele ederek elde edilir. Özgürlük isteyen birisi, şartlar ne olursa olsun, uğruna bir duruş sergilemek zorundadır. Müzakereden hiçbir şey çıkmaz. Bizim sloganımız şudur. "Her be gerekirse gerkesin."
Basın öyle güçlü bir imaj üretiyor ki zalimi mağdur, mağduru da zalim gösterebiliyor. Eğer dikkat etmezseniz gazeteler, mazlumlardan nefret etmenize ve zalimleri sevmenize sebep olur.
Gayrimeşru şiddetin her türlüsüne karşıyım. Lakin eğer özgürlüğün savunması adına şiddete yöneliyorsa burada bir kusur yoktur. Ve diyorum ki, bir kişi insanlığın adalet arayışında ılımlı davranıyorsa (o da) bir günahkârdır.
Hiçbir cinayeti desteklemiyorum, kimsenin ölümüne güzelleme yapmıyorum, şunu söylüyorum; beyaz kamuoyu, beyaz rehinelerin hayatlarının tehlikede olduğunu kendi basınını kullanarak abartıyor, 'rehine' demiyorlar, bütün gazeteler beyaz rehineler' yazıyor. Bu durum, bir beyaz rehinenin veya beyazın ölümüne, ten renginden dolayı, bir insanın ölümünden daha fazla önem atfettikleri izlenimini veriyor. Şunu ifade etmek zorundayım, gelişigüzel öldürmeye de ardımdan gelen insanların duygusuzca öldürülmesine de karşıyım.
Birisine devlet ilmini öğrettiğinizde, o devlette eşit bir konum veya bölge ister yahut kendisi başlı başına bir devlet ister. Efendisiyle eşit olmayı talep eder. Sizin kadar eğitimli olan kimse size hizmet etmez.
Afrika'yı anavatanım olarak görüyorum. Öncelikli olarak, Afrika'yı hâkimiyet altına alan ve sömüren siyasi ve ekonomik hegemonyanın ortadan kalkmasıyla ilgileniyorum. Stratejik konumundan ötürü Afrika bugün gerçek bir krizle karşı karşıya...
Sömürgeci vampirlerin oraları savaşmadan bırakmaya niyetleri yok. En büyük
silahları da hâlâ
Bugünlerde bir meseleyle ilgilenmeden önce kendimi, bulunduğum mevziyi açıklamak mecburiyetinde hissediyorum.
Ben, hiçbir şekilde ırkçı değilim. Irkçılığın hiçbir şekline inanmıyorum. Ayrımcılığın ve ırk ayrımcılığının hiçbir şekline inanmıyorum.
Ben İslâm'a inanıyorum. Ben bir Müslümanım. Müslüman olmanın hiçbir mahzuru yok,
İslâm dininin hiçbir mahzuru yok.
İslâm bizlere ilah olarak Allah'a inanmamız gerektiğini öğretiyor. Hıristiyan olanlarınızla muhtemelen aynı Tanrı'ya inanıyoruz, evreni yaratana.
Tek fark, siz ona Tanrı diyorsunuz,
biz ise Allah diyoruz.
Yahudiler de Yehova diyor.
İbranice biliyor olsaydınız belki siz de Yehova diyecektiniz. Arapça bilseydiniz, yine muhtemelen Allah diyecektiniz.
Fakat dostunuz, yani beyaz adam kölelik döneminde dilinizi elinizden aldığı için sadece onun dilini biliyorsunuz. Dostunuzun dilini.
Boğazınıza bir ip doladığında, siz de Tanrı diyorsunuz, o da Tanrı diyor.
Sonra da dönüp benimki neden hiç cevap vermiyor diye merak edip duruyorsunuz.
Bu kâinatı yaratan Cenabı Hakk'ın bir olduğuna inanıyorum.
İslâm, bir olan Allah'ın tek bir dini olduğunu buyuruyor, o dine de İslâm deniyor, tüm peygamberlerin, İbrahim'in, Musa'nın, İsa'nın, Mu-
hammed (s.)'in dini.
Bir olan Allah'a, tek dine ve tüm peygambere
inanmak bir birliktelik meydana getiriyor.
Tartışmaya gerek kalmıyor.
Bu gece, umarım bu kadar gayri resmi konuşmamı mazur görürsünüz, fakat samimiyetle inanıyorum ki resmi olmamak her zaman için iyidir. Kendi açımdan ben insanlarla bu şekilde daha iyi konuşuyorum. İnsanlar resmiyet olmayınca daha rahat davranıyorlar.
Rahat olduklarında da zihinleri daha açık oluyor ve meseleleri daha tarafsız olarak tartabiliyorlar. Siz ve ben meseleleri ele alırken tarafsız olmak durumundayız, sakin, soğukkanlı ve ağırbaşlı. Bu, her zaman böyle olacağız anlamına gelmez. Soğukkanlı olmanın da kızgın olmanın da bir zamanı var. Her şeyin bir vakti var. Süleyman'ın
dediği gibi; sevmenin de kızmanın da bir vakti var. Kitapta böyle yazar. Fakat kitaptan işinize geleni alıyorsunuz, dövüşmek istemediğiniz zaman “İsa dövüşmeyin dedi" diyorsunuz.
İsa'nın böyle bir şey söylediğine de inanmıyorum.
Olayları kendi açısından gören, kendi açısından değerlendiren ve düşünen bu kadar çok insanı görmekten de ziyadesiyle memnunum.
Böyle yaptığınızda kendi adınıza en isabetli yargılamayı da yapmış olursunuz. Fakat başkalarının birisi ya da bir şey hakkında ne dediğini veya ne yazdığını dikkate alma alışkanlığınız varsa başkalarının sizi yönlendirmesine ve suiistimal etmesine izin verirsiniz. Batı yarıküredeki Afro-Amerikalılar ya da siyahlar olarak bizler meseleleri kendi açımızdan değerlendirmeyi öğrenmeliyiz.
Birileri ne diyorsa desin, siz kendiniz araştırın.
Emperyalizm veya kolonyalizm olarak adlandırılan Batı'nın kölelik sistemleri Britanya'ya,
Fransa'ya, Amerika'ya has bir şey değil. Bilakis, buradaki çıkarlarla, Fransa'nın ve Britanya'nın çıkarları çatışma halinde. Bu devasa bir
blok, büyük bir ittifak; Amerikan güç sistemi veya Fransız güç sistemi değil, uluslararası