s

Siyaset

52 member · 8 new post
Hakikaten islâmî bilgilere sahip olmayan gençler yalnız umumî kültürden mahrum kalmıyor; bu durum dolayısıyla Türk kültürüne, edebiyatına, sanatına, folkloruna, diline, şiir, hikâye ve atasözlerine de nüfuz etmek imkânlarını da kaybediyor, yani kendi cemiyeti ve muhiti için zarurî olan milli harsı da elde edemiyor idi. Vaz'iyet bütün çıplaklığıyle bu kadar hazin olduktan sonra artık diktatörlük devrinnde laikliğin mevcudiyetini aramak ve bu arada dinî teşkilât ve tesisat gibi, vicdan hürriyeti ile ilgili, diğer hak ve hürriyetlerin varlığını soruşturmak elbette ki abes olur. Garibdir ki Müslüman Türkler kendi memleketlerinde böyle bir âkibete mahkûm edilirken Türkiye'de yaşayan Rum, Ermeni ve Yahudi ekalliyetler tam bir hürriyet içinde, dinî tahsil ve kültürlerini geliştirmek için her türlü müessese ve imkânlara sahip bulunuyorlardı.
Gerçekten din tahsili yalnız itikad ve ibadet için değil, Türk milletine mensup bir münevver olabilmek için de zaruri idi. Zira milletinin tarihinde ve halinde bu kadar derin ve girift bir te'siri olan İslâmiyet hakkında umumi bir bilgiye sahip olmayan bir Türk münevverinin, tahsil derecesi ne olursa olsun, hakikatte kökünden kopmuş bulunduğu cihetle, aydın sayılması da imkânsızdır.
Reklam
Oysa Cumhuriyet, devletin halkla el ele olması ilkesine dayalıydı. Çünkü halkın gücüne dayanmayan sistemler halktan kopmaya mahkûmdular. Halkı dışlayan sistemler giderek yozlaşır ve başka güçlerin denetimine girerler.
KAMUOYU
Kamuoyu, başkasına ya da topluma yapılan haksızlığa hayır demekle, toplu gösteri gövermekle oluşmaya başlar. Abdülhamit'in Mithat Paşayı Tayfta boğdurması, memlekette kamuoyu bulunmamasındandır. O, daha T ay fa gönderilmeden, kalabalıklar homurdanmaya geçseydi Abdülhamit onu T ay fa bile gönderemezdi. Ama nedense, bizde herkes, çuvaldız
Sayfa 78 - ADAM yayınları, 1995Kitabı okuyor
Bir politikacı, insanları ikiye ayırır: Maşalar ve Düşmanlar.
Sayfa 51 - Aylak Adam Kültür Sanat YayıncılıkKitabı okudu
Bu sebeple, İkinci Cihan Harbi'nde bu vasıtaya sık sık baş vurulmuş ve bizzat laik ve hattâ dinsiz devlet adamları bile bu suretle kitlelerin hislerini takviyeden müstağni kalamamışlardır. II. Cihan Harbi'nde Bolşeviklerin nisbî bir din hürriyeti tanımaları da bu zamana rastlar. Halbuki, laiklikle hiçbir münasebeti olmadığı halde, Türk milleti, o karanlık ve endişeli günlerde, böyle bir ümit ve teselliden mahrum bırakılmış; hasret ve iştiyakla beklediği bir Allah kelimesini radyodan işitmek saadetine erememişti.
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.