s

Siyasi Tarih

9 üye · 1 yeni gönderi
Takip
Türk ordusu geçen harp zaferini nasıl parlak kazandıysa, Türk halkının Müdafaai Hukuk Cemiyeti -ki başında aynı dâhi kumandanı taşıyor- bu siyaset zaferini de öyle parlak kazanacaktır!..
Osmanlı'da ile yeni Modern Türk devleti arasında demokrsi ve halkçılık
Meşruti saltanat bazı kayıtlar ve sınırlamalarla güya bir nevi halkçılık, bir nevi demokrasiydi; halk, bilerek, görerek, anlayarak, -çağdaş tabiri kullanırsak- şuurlu bir şekilde fikirlerini, maksatlarını, emellerini, gayelerini temsil eden yol göstericiler seçmiş varsayılıyordu! Varsayımlar böyleydi; gerçekliğe gelince, bazı mebusların kendileri bile gayelerinden habersiz, haberli olanların da bir haylisi kararsız ve değişkendi. Az çok şuurlu seçmenlerin belli programlarla kanaatli adaylar seçememesi İstanbul Mebusan'ının devamlı dalgalanmasına yol açıyordu. İki temel fikir vardır ki onların doğruluğuna ta gençliğimden beri inanıyor ve güveniyordum; ve elimden geldiği kadar da o iki fikrin hizmetçisi olmaya çalıştım. Bu iki fikirden birisi milliyetçilik (nationalisme), diğeri halkçılıktır (démocratisme). Şimdiye kadar Türkiye'de kurulup teşkilatlanan siyasi toplanışların hiçbirisinde bu iki temel fikri açıklık ve netlikle, saflık ve kesinlikle bulamadım. Nihayet yeni Türkiye Devleti'nin kuruluşu esaslarında, yeni Türkiye Devleti doğarken milleti kendinde cisimlendiren kahramanın ulvi ve kati sözlerinde, diğer bir tabirle Türk milletinin hür ve bağımsız varlığını ilan eden gür ve yüksek sesinde aradığımı buldum. Büyük Millet Meclisi Reisi'nin tarihi nutuklarını hatırlayınız. Gazi Başkumandan'ın Akdeniz'e doğru bir kasırga şiddetiyle ilerleyen muzaffer ordusu içinde, Türk bayrağını semalara kadar yükselterek yürürken yazdığı beyannameleri hatırlayınız… Bunlarda en derin, en esaslı, en açık ve en kesin bir şekilde milliyetçilik ve halkçılığı bulursunuz.
Reklam
Tarihte olduğu gibi siyasette de, her zaman kimin haklı olduğu değil ilk sözü kimin ettiği önemlidir.
Sayfa 500 - Kronik KitapKitabı okudu
Ni Şagu Nazad!
“Geriye doğru tek bir adım atılmayacak!” (Stalin, 227 No.lu Emir)
Sayfa 431 - Kronik KitapKitabı okudu
Teorik (doktiriner) siyaset ve uygulamalı (pratik) siyaset.
İki tür siyaset vardır: Birisi teorik siyaset, diğeri uygulamalı siyaset; ikinci bir ifadeyle doktriner/akidevi bir siyaset, pratik/ameli bir siyaset. Teorik siyaset, reel/şe'nî, aktüel/fiili çevreyi bütün ölçülü ve göreli (kontenjan ve rölatif) etkenleriyle nazarı itibara almayarak, zaman, belki de mekânca daha geniş bir sahada, daha mutlak (absolu) zannettiği etkenlere göre fikirlerini yürütür ve hükümlerini verir. Pratik siyaset, -aksine- gerçek, fiili, ölçülü ve göreli etkenlere daha çok önem vererek, belirli ve sınırlı zaman ve mekânda belirli ve sınırlı bir siyasi netice elde etmek ister; kesinlikten çekinir; oportünisttir.
Bugün, ABD ile İsrail arasındaki stratejik ilişkinin, Sovyet nüfuzunun bir nedeni değil, bir sonucu olduğu sıklıkla unutuluyor. Herhangi bir Amerikan hükümetinin ilk kaygısı, elbette ABD çıkarlarını tanımlamak ve bunların korunması ve ilerlemesi için po­litikalar tasarlamaktır. İkinci Dünya Savaşı'nı takip eden dönem­de, tıpkı başka yerlerde olduğu gibi, Ortadoğu'daki Amerikan po­litikasına da Sovyet nüfuzunu önleme ihtiyacı hakimdi.
Reklam
390 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.