Allah (cc), insanı sürgün diyarında yalnız, çaresiz ve yolunu şaşırmış olarak bırakmadı, doğuştan günahkâr saymadı, unutmadı ve darılmadı. Yarattıktan sonra kendi haline terk etmedi.
Hz. Âdem'in (as), bir doğanın içinde, temiz bir fıtrat üzerine doğan çocuklarını, insan etme çalışması olan peygamberlik müessesini kurdu. Bu peygamberler, rol model olma görevini en güzel ahlakla ifa ederken, yetişdirdikleri yıldız şahsiyetlerin zihinlerinde inşa ettikleri hatıralarla beraber, zengin bir yaşantı arşivi de oluşturdu.
İlim aevgisini yarattı, başkası için karşılıksız yapılacak fedakarlığı. Kimsesiz, zayıf ve mazlum olana karşı şefkati yarattı, ezilmişler için yapılan mücadelede gösterilen kahramanlık ve şecaati. Samimiyeti, ihlâsı ve takvayı yarattı, kendisiyle uzun uzun hasbihal edilsin diye secdeyi.
Sonra bunların nasıl yapılacağını öğretsin diye, menfaat beklentisiz, gecesini gündüzüne katıp erdemli insanı yaşayan ve tebliğ eden peygamberler yarattı.
Bu peygamberler, Âdem oğullarını ve kızlarını insan etme çabasını insanlara öğretmek için numune kişileri kendi himayelerine alıp eğittiler. Ve yeryüzünün öğretmenlerine, insan nasıl eğitilip gerçek bir insan edilirin eğitimini verdiler.