12 Mayıs 1983... Üstadım’la, dünya hayatında son görüşmem... O görüşmemin sonu: Amerika-Rusya, İran-Irak savaşı, İslâm dünyası ile Türkiye, ekonomi ve anarşi... Bütün bunlar konuşulurken, Üstad’ta müthiş bir huzur, müthiş bir güzellik; ve onun nasıl dışa dönük ve eşya ve hadiseye pençesini geçirmek isteyici bir mizaca sahip olduğunu bilenlere ters, içe dönük... Bugün hiçbir şeyden o şeye dönük bahsetmiyor ve birden “gök gözlü kâfirler” dedikten sonra sesi ve gözleri... Sesi ve gözleri... Celâl sıfatıyla maruf Üstadım’ın, ömrümce duymadığım bir şefkat nefesiyle saran sesi... İçini kollar ve uzun uzun sükût araları verirken, buradan sonra sanki konuşmuş olmak, konuşmayı uzatmak ister gibi kesintisiz... Dünya ve meseleleri öyle buruşuk ki, ne anlattığı mühim değil, gözümde yok; ama bu konuşması bitmesin... Tabiî ki bitti... Ve ben, bunun perde önündeki son görüşmemiz olduğundan habersiz, zevkten kaç köşe olduğum meçhul elini öpüyorum:
- “Dur, bakayım, sakal bırakmışsın...” Yüzüm avuçlarının içinde... Eyvah!.. Kızacak mı?..
- “Benimki kadar olmuş, maşallah, maşallah, hadi bakalım!”
Sakala liyâkat ve sakalla kıl arasındaki farkı anlamayan sersemler, vefatından sonra ondan, “en nihayet sakal bırakmış olması” marifetiyle bahsettiler... Bizse, sakalımızın sakal olmaması şuuruyla Üstad’ın bu mevzuda daha önceki azar edâsına sonuna kadar hak vericilik şuurunu gösterdik... Göstermiştik... Gösterdim!..
Sayfa 261 - 262 Yevmiye: 12 Mayıs 1983, -Şehid Olduğum Gün- başlıklı bölüm, İBDA Yayınları.