İnsanlar ölümü hayat güçlerini kaybetmek olarak görürler, aslında bunun tersi olmaktadır. Ölümde bedenimizi kaybederiz, fakat ebedi hayat enerjimiz ilahi bir Yüce Ruhun gücüyle birleşir. Ölüm karanlık değil, ışıktır.
Ölümden hemen sonra ilk başta yalnızmışız gibi görünmesine rağmen, izole edilmiş veya yardımcısız değilizdir. Görünmeyen zeki enerji her birimize girişten geçerken rehberlik eder.
Bedenleri büyük bir acı çektiği zaman, ruhlar sık sık fiilen ölmeden az bir süre önce bedenlerini terk ederler. Onlara hak vermemek elde değildir. Bununla beraber, ölmekte olan bedenlerinin yakınında kalırlar.
Bazen kişiyi yıllarca yatağa bağlayan uzun süreli rahatsızlıklar herkesin kabusu olsa da , varlığı en sert lakin en hızlı şekilde örseleyen sınavların başında gelirler . Hastalıklar ve bedensel engeller fiziki kısıtlama yaratarak , kişide uyum sağlama yeteneğini muazzam ölçüde geliştiren olgulardır .
Özellikle insanları uzun yıllar boyunca yatağa mahkum eden süreçler, o enkarnasyonun fizik beden terk edilmeden önce en derin şekilde değerlendirilmesi, muhasebesinin yapılması , iç sorgulamalara fırsat vermesi bakımından varlık için ıstıraplı ama son derece verimli sonuçlar yaratır.