-Sana bir şey sorabilir miyim?
+"Sorma" desem, sormayacak mısın?
-Soracağım.
+Neden soruyorsun o zaman?
-Soruma cevap verecek misin diye merak ettim.
+Cevap vermeyeceksem sormayacak mısın?
-Soracağım.
+Neden soruyorsun o zaman?
-Sana sormalı. Ben senim ya:)
-Neden çöktün yine?
+...
-Üzgünsün.
+...
-Unuttun mu, sözün var?
+...
-Yine aynı yara dimi?
+...
-Bırak artık!
+...
-Olmuyor dimi?
+...
-Ama anlamı yokmuş demek ki...
+....
-Vazgeç artık!
+....
-Anlıyorum. Ama anlamayacak. Seni hiç bir zaman anlamayacak.
+Anlasın isteseydim, ona da susardım. Bak, sana susuyorum.
-Tamam Suskun. Sen bana sus.
+...
-Gece.
+He Suskun.
-Ben ne zaman özgür olabilecem?
+Niye sordun?
-Herkes bir kafes sunuyor.
+Ama Gökyüzün var ya. O özgürlük veriyor.
-Kanatlarım kırık.
+Kalbin peki?
-O da vefasız çıktı.
+Hani inatçıydı?
-Ben ölüme olan aşkımın boynunu vurdum ya, bana bilenmiş.
+Ama sözün var.
-Umarım nefesim yeter, sözümü tutmam için
+Sus!
-Tamam. Dinle.
-Bu gün keyfin yerinde galiba?
+Gördüğün bu mu?
-Değil mi?
+Bilmiyorum ama, artık umursamıyorum.
-Nasıl yani?
+Benim Gök yüzüne sözüm var.
-Ne sözü?
+Artık kendimi sevecem. Önce ben.
-Bencillik mi yeni hedefin?
+Hah, işte ben de bunu dedim. Ama değilmiş.
-Neymiş peki?
+Ben beni sevecekmişim. Çünkü buna kimsenin zamanı yetmiyormuş.
-İyi, sev o zaman.
+En iyi bildiğim iş ama, terzi söküyünü dikemezmiş.
-Desene, sen iflah olmazsın:)