t

Tarih ve Din

0 member
Bugünkü YÖK düzeninin temelleri beş asır önceden atılmış
Dr. Ahmedi'nin, özellikle Molla Sadra Felsefe Okulu'nu lran'da bugüne kadar süregelen çizgisini oldukça özet bir şekilde belirten yazısı burada bitiyor. Bizde maalesef yukarıda adı geçen Ali Kuşçu devrinden, diğer bir deyişle Fatih Sultan Mehmet döneminden sonra felsefi düşünce devam etmemiş, ortadan kalkmıştır. Ali Kuşçu 14 7 4'te lstanbul'da vefat etti (A. Adıvar, Osmanlı T ürklerinde llim, İstanbul, 1982, 4 . bası, s. 48). Fatih; diğer Osmanlı sultanlarından farklı kafa yapısında bir hükümdar olarak, yeni fethedilen lstanbul'da bir rönesans" ümidini bile verebiliyordu (Bkz. aynı eser, s. 43 ve aynı sayfa, ek 9). Yazık ki bu ümit gerçekleşmeyecektir. Bilimsel ve felsefi düşünce, Fatih bile olsa, bir hükümdarın vesayeti altında gelişemezdi.
Sayfa 452Kitabı okudu
''Nerede kalmıştık?''
- sorusuna heves duyan olursa cevap ne olmalı? Geçen ders lbni Rüşd'de mi, kalmıştık, lbni Arabı'de mi, Mevlana'da mı, yoksa Molla Sadra'da mı? Önsözde de söylediğimiz gibi, ''felsefe tarihi'' eserleri ''inci''den çok, ''sedef'' ile uğraşırlar. tlahi hikmet incisine merak saran birisi ''Nerede kalmıştık?'' sorusunu sorarsa, kanaatimce cevap ne Gazali, ne lbni Rüşd, ne lbni Arabi ne Mevlana olmalıdır. Kendisinden öncekilerin hepsini inceleyen Molla Sadra, lslam felsefesini çağının Batılı feylesoflanndan da ileri bir konağa eriştirmiş idi. Elbette Corbin'in eserini sürdürecek bir inceleme, bir felsefe tarihi kitabı, lbni Arabi, Sadruddin-i Konevi, Mevlana, Nasiruddin-i Tusi, Curcani, Devvani ve Mir Damad gibi adlardan geçerek Molla Sadra'ya varacaktır. Fakat ''felsefe tarihi'' ile değil de, doğrudan doğruya ''ilahi hikmet''i, ''çağdaş fizik'', biyoloji, kimya ve astronomi gibi bilimlerde varılan sonuçlarla birlikte elde etmeye çalışmalıdır. Bunu yapmayı gözüne kestiremeyenler en kısa yoldan günlerini gün etmeye ve samur devrinin zevkini çıkarmaya çalışmalıdırlar. ''Hikmet'' insanlığın ülküsüdür. Bu ülkü olmayınca post kapma ve kürke bürünme özlemi başlar. Samur devri sona erince, gerçek insanlık dönemi başlamış demektir. Başka kılığa, surete girme özlemi de kalmaz.
Sayfa 456Kitabı okudu
Reklam
Hıristiyanlık başlangıçta genel olarak fakir halkın inanışıyken, ortalama hayatlar süren Romalıları da zamanla kendisine çekmeye başlamıştır. İmparator Konstantin (275-337), bir hayal görüp de Hıristiyanlığa geçtikten sonra, MS 313’te Milano Fermanı’nı çıkarmış ve Hıristiyanlığı imparatorluk genelinde yasallaştırmıştır. O zamandan itibaren Hıristiyanlık inancı yayılmıştır.
Türbelerde dua etmek...
" Ama sen demiştin ki, türbede yatanlardan bir şey dinlenmez." " Türbede yatandan elbette birşey dilenmez; dilenecek her şey yalnızca Allah'tan dilenir. Türbedeki yüce zatlar ise duaya vesile yapılıp, Allah'tan o sevgili kulunun yüzü suyu hürmetine dilenir... "
Sayfa 370Kitabı okudu
"Tarih, Hıristiyanlıkla İslam arasındaki rekabette, İslam'ın her zaman galip çıktığını göstermektedir. İslam'ın hakim olduğu Akdeniz ülkelerinde (Kuzey Afrika, Mısır, Suriye, Küçük Asya) önceden Hıristiyanlığın yaygın olduğunu daha sonra ise yerini İslam'a terk ettiğini yazmaktadır. "
Akademik OkumalarKitabı okudu
Hristiyan dünya görüşü oldukça kesin bir etkiye sahipti ve kendi etki alanının genişlemesi için neredeyse hiç baskı yapmadı. Yahudiler ve Müslüman İspanya dışında, Hristiyanlık nadiren rakip kültür ve inanç biçimleriyle karşı karşıya geldi. Hatta Skolastisizm'de, Ya hudi ve İslam düşüncesinin unsurları ele alındı ve Hristiyan felsefesine entegre edildi, böylece canlı bir din ve kültürel alışveriş meydana geldi. Bu süreçte, Müslümanlar, Yahu diler ve Hristiyanlar tarafından kabul edilen Aristotelesçi felsefe, kapsamlı bir referans çalışması olarak giderek daha önemli bir rol üstlendi.
Reklam
82 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.