t

Tıp

3 üye
Pcos tedavisiGaita nakli
Aşil topuğu
...Atlama, sıçrama ve tabii ki yürürken en çok ihtiyacımız olan tendondur. Aşil tendonu cilde oldukça yakındır ve herhangi bir şekilde kesilmesi sonucunda insan yürüyemez.
Sayfa 17 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Cerrahi bir müdahaleyle bir başkasına yardımcı olmak isteyen insan, keskin aletin keşfinden bu yana çırpınan hasta sorunuyla karşı karşıya kalmıştır hep. Kesilmenin acısı bir yana, hasta çok geriliyordu ve daha da kötüsü, ameliyattan sağ kurtulamama korkusu hat safhadaydı. Bu nedenle cerrahın, elini çabuk tutması gerekiyordu; bu, hastaya en az süre acı çektirmekten ziyade hastanın asistanlar ve çevredekiler tarafından zapt edilememesinden dolayı cerraha fazla zaman kalmamasıyla ilgiliydi. Ne kadar çabuk olursa o kadar iyiydi. Londralı cerrah Liston ameliyatlarına, izleyicilere "Süre tutun, beyefendiler, süre tutun," çağrısında bulunarak başlardı. Zira hasta, onu masaya bastıran yardımcıların elinden işiniz bitmeden kurtulmayı başarırsa öngörülemez sonuçlar ortaya çıkabilirdi. Hasta kan kaybeder ve hastanın panikle debelenmesinden dolayı kanlar her tarafa fışkırırdı. Bundan dolayı talihsiz hasta daha da korkar ve onu zapt etmek daha da zorlaşırdı. Bu yüzden kıyafet zorunluluğu getirilmişti. Cerrahlar, yüz elli yıl öncesine kadar siyah önlük takarlardı. Böylece üzerlerindeki kanlar belli olmaz ve önlüklerin sürekli yıkanmasına gerek kalmazdı. Bazı cerrahlar, yere koysalar kandan katılaşan siyah önlüklerinin dik durabileceğiyle övünürlerdi.
Reklam
1955 yılının Nisan ayında Albert yine karın ağrısına yakalandı. Bu kez ateş ve kusmayla birlikte. 76 yaşına gelmişti. Yine her şey safra kesesi iltihabına işaret etse de (tam triyad mevcuttu), doğal olarak Akut Abdominal Aort Anevrizmasından korkulmuştu. Geçen zaman içinde anevrizmanın damar proteziyle tedavisi yerleşmişti, bu konuda deneyimli New Yorklu damar cerrahı Frank Glenn'den profesörle görüşmesi istenmişti. Glenn, hastayı evinde ziyaret etmiş ve ameliyat etmeyi önermişti. Einstein reddetmiş ve bilinçli olarak ameliyattan vazgeçmişti. Ölme vaktinin geldiğini hissetmişti: "Yaşamı yapay olarak uzatmak zevksizlik olur. Ben üzerime düşeni yaptım, artık göçme vakti geldi. Bunu şık bir biçimde yapmak istiyorum." Kendisine morfin verilmiş ve Princeton Hastanesi'ne yatırılmıştı. İki gün sonra tekrar kendine gelir gibi olmuş ancak 17-18 Nisan gecesi hayata gözlerini yummuştu. Akut safra kesesi iltihabı triyadı belirtileri gösteren yırtılmış aort anevrizmasına onun adı verilmişti: Einstein semptomu. Ertesi gün patolog Thomas Harvey, otopsi gerçekleştirmişti. Kronik obstrüktif akciğer hastalığı, damar kireçlenmesi, karaciğer büyümesi ve karında en az iki litre kana neden olan yırtılmış abdominal aort anevrizması tespit etmişti. Safra kesesi normaldi. Beyni 1230 gram ağırlığındaydı; normal yetişkin bir erkeğin beyninden 200 gram daha hafifti.
Hekimler, verdikleri hizmetleri karşılığında hastalarından para alamayacakları korkusuyla bilgilerini yüzlerce yıl özenle saklamışlardı insanlardan. Belki de bilgileri yetersiz kaldığından ve yakayı ele vermemek için saklamışlardı.
Adli nedenlerle yapılan otopsilerde ailenin izninin alınması gerekmez. Sık kullanılan bir ifade ile adli nitelikteki ölümlerde otopsi ve defin işlemleri tamamlanıncaya kadar ‘ceset adliyeye aittir’ ve otopsi tutanağı düzenlenip defin izni alınmaksızın ceset aileye teslim edilmez.
Sayfa 24
Bilirkişi
Her olayın özelliğine göre konu ile ilgili çeşitli bilirkişiler yer alır. Kimlerin bilirkişi olarak yer alacağına keşfi yapan hâkim veya savcı karar verir. Başta ölüm olguları olmak üzere; yaralanma, ırza geçme gibi tıbbi değerlendirmelere ihtiyaç duyulan olaylarda, keşifte hekimler tıbbi bilirkişi olarak bulunurla.
Sayfa 21
Reklam
968 öğeden 991 ile 968 arasındakiler gösteriliyor.