Sınırlarını çizmeye çalıştığımız bu geniş coğrafi alanda söz konusu Türk kökenli topluluklar arasında meydana gelen mesafeden dolayı zaman içinde bazı kültürel farklılaşmaların olacağı açıktır. Ancak, özünde her zaman bir ortak bozkır kültüründen bahsetmek mümkündür. Dil açısından bakıldığında zaman içerisinde mesafelerin uzaklığından dolayı değişikliklerin meydana geldiğini görüyoruz. Bunun en güçlü örnekleri Çuvaşça ve Yakutçada (Saka) belirtilmiştir. Diğer yandan farklı coğrafyalarda farklı milletlerle ilişki kurulması sonucu Eski Türkçe, yabancı dillere etki yaptığı gibi kendisi de etkilenmiştir. Bu yüzden Türklerin ilişki kurduğu bütün diğer milletlerin dillerinde Türkçe kelimelere rastlanması normaldir.
Ya bir takım kirli kokmuş ayakları yalayan, o ayakların pis kokularına yüzünü gözünü bulayanlara ne dersiniz? Nasıl yüzlerinizi tırmalamaz, dillerini burmazsınız? Öyle ya Türkçesi söylenince kabul etmem diye inkar ederler. Fakat Arabi veya Farisi kelimelerde "kadem-i mübareklerini büs etmeye, hakipay-i alilerine rümal olmaya geldim" diye iğrenmeden her dem söylerler.
Herkesin anlayacağı Türkçe'dir. Ziraata dair bir kitap okuduk. İçinde "telkih" kelimesi var. Ne için aşı denmemiştir? Bir bahçıvana bu kitabı anlatabilmek için on beş sene ilim mi tahsil ettireceğiz?
Cumhuriyetin kurucu kadroları açısından, Harf Devrimi'ni meşru kılan argüman şudur:
Okumayı ve yazmayı zorlaştıran Arap harfleri geri kalmışlığımızın ve cehâletimizin asıl kaynağıdır. Bunu takip eden ikinci görüş ise, Arap harflerinin Türkçenin fonetik yapısına uymadığıdır. Türkiyede okur-yazarlık oranının artması ve eğitimin geniş halk kitlelerine yayılabilmesi, kısacası ''Türk Aydınlanması"nın gerçekleşebilmesi için, Türkçe yazmaya elverişsiz ve bu yüzden öğrenilmesi de güç olan Arap harflerinden vazgeçilmeliydi.
Tanpınar'ın modern Türk edebiyatı için yaptığı meşhur tespiti bu tartışmaya taşırsak şunu söyleyebiliriz:
Türkçe tartışmaları bir medeniyet kriziyle başlar. Bunun neticesinde de Türkçe tartışmaları, linguistik olmaktan ziyade modernleşme sürecimizdeki politik duruşlara göre belirlenmiştir. Türkçeye ilişkin tartışma, gerçekte modernliğe, modernleşmeye ilişkin bir tartışmadır.
Yozlaşma ve dil zenginliği birbirine karıştırılmamalıdır. Yabancı bir kelime Türkçeye uyarlanarak dilimize girebilir ancak bu kelimenin Türkçe karşılığı unutulmamalı ve unutturulmamalıdır.
Yabancı kelimelerle konuşmanın bir ayrıcalık olarak görüldüğü toplumumuzda binlerce yıllık kelimelerimiz yok edilmekte, gericilik adı altında Türkçemiz katledilmektedir.
"...Dilini unutan kavimlerin tarihten adları bile silinir gider. Anadolu, böyle yok olmuş kavimlerin binlerce yıl sonra kazılarda bulunan çanak çömlek kırıntıları ile doludur..."