Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Türkçülüğün Esasları

Profil
Doğu Medeniyeti ile Batı Medeniyeti
Tanzimatçılar, Osmanlı medeniyetini Batı medeniyetiyle uzlaştırmaya çalışmışlardı. Oysaki iki zıt medeniyet yan yana yaşayamazlar; sistemleri birbirine aykırı olduğu için, ikisi de birbirini bozmaya neden olur. Mesela Batı'nın müzik tekniği ile Doğu'nun müzik tekniği birbiriyle uzlaşmaz. Batı'nın deneysel mantığı ile Doğu'nun skolastik mantığı birbiriyle uyuşamaz. Bir millet ya Doğulu olur ya Batılı olur. İki dinli bir fert olmadığı gibi, iki medeniyetli bir millet de olamaz. Tanzimatçılar, bu noktayı bilmedikleri için yaptıkları yenilik hareketinde başarı sağlayamadılar.
Sayfa 42 - Kripto Yayıncılık, 1. Baskı, Şubat 2020Kitabı okudu
Türkçülüğün görevi bir taraftan yalnız halk arasında kalmış olan Türk kültürünü arayıp bulmak, diğer taraftan Batı medeniyetini tam ve canlı bir biçimde alarak millî kültüre aşılamaktır.
Sayfa 42 - Kripto Yayıncılık, 1. Baskı, Şubat 2020Kitabı okudu
Reklam
Türkçülüğün Esasları
Türkçülüğün Esasları
Vatan Bizim Mülkümüz değildir , mezarda yatan atalarımızın ve kıyamete kadar doğacak torunlarımızın bu mübarek topraklar üzerinde hakları vardır . Vatandan velev-ki bir karış kadar olsun yer vermeğe hiç kimsenin salahiyeti yoktur. Mete Han
254 syf.
·
Puan vermedi
·
37 günde okudu
"Kim bilir? Belki istikbâlde Turan mefküresinin husûlü de (meydana gelmesi de) mümkün olacaktır. Mefküre, istikbâlin hâlikidir (yaratıcısıdır).".
Türkçülüğün Esasları
Türkçülüğün EsaslarıZiya Gökalp · Ötüken Neşriyat · 20226bin okunma
Türkçülüğün Esasları
Osmanlı enmuzecinin(tip) her şeyi çirkindir? Çünkü, Osman­lı enmuzeci Türk'ün harsına ve hayatına muzır olan enperyalizm sahasına atıldı, kozmopolit oldu, sınıf men­faatini millî menfaatin fevkinde gördü. Filhakika, Osmanlı İmparatorluğu genişledikçe, yüzlerce milletleri si­yasî dairesine aldıkça, idare edenlerle idare olunanlar ay­rı iki sınıf haline giriyorlardı. İdare eden bütün kozmo­politler Osmanlı sınıfını, idare olunan Türkler de Türk sınıfını teşkil ediyorlardı. Bu iki sınıf, birbirini sevmez­di. Osmanlı sınıfı, kendini milleti hâkime suretinde gö­rür, idare ettiği Türklere milleti mahkûre(hakir görülen) nazariyle ba­kardı. Osmanlı daima, Türke; eşek Türk derdi, Türk köy­lerine resmî bir şahıs geldiği zaman, Osmanlı geliyor di­ye herkes koşardı. Türkler arasında Kızılbaşlığın zuhu­ru bile bu ayrılıkla izah olunabilir.
Türk bir milletin adıdır. Millet, kendisine mahsus bir harsa malik olan bir zümre demektir. O halde, Türk’ün yalnız bir lisanı, bir tek harsı olabilir.
Reklam
Maamafih, Türkçülüğe dair bütün bu hareketler akim kalacaktı, eğer Türkleri Türkçülük mefkûresi etrafında birleştirecek büyük bir inkıraz tehlikesinden kurtarma­ya muvaffak olan büyük bir dâhi zuhur etmeseydi! Bu büyük dâhinin ismini söylemeğe hacet yok, bütün cihan bugün Gazi Mustafa Kemal Paşa ismini mukaddes bir kelime addederek her an hürmetle anmaktadır. Evvelce Türkiye’de, Türk Milletinin hiçbir mevkii yoktu. Bugün, her hak Türkündür. Bu topraktaki hâkimiyet Türk hâkimiyetidir, siyasette, harsta, iktisadda hep Türk hâkim­dir. Bu kadar kati ve büyük inkılâbı yapan zat Türkçülü­ğün en büyük adamıdır. Çünkü; düşünmek ve söylemek kolaydır. Fakat, yapmak ve bilhassa muvaffakiyetle neti­celendirmek çok güçtür.
Osmanlıcılıktan da, İslâm ittihatçılığından da memleket için tehlikeler doğacağını gören genç ruhlar kurtarıcı bir mefküre arıyorlardı. Turan manzumesi bu mefkurenin ilk kıvılcımı idî. Ondan sonra, mütemadiyen bu manzumedeki esasları şerh ve tefsir etmekle uğraştım.
"Mesleki ahlak"
Eski Türkler mesleğe "yol" derlerdi ve yolda büyüğü soyda büyükten ileri sayarlardı. Bektaşilerin "Belden gelen seyyit değil, elden gelen seyyittir" demeleri de "yol"un "soy"dan akdem olduğunu gösterir.
Sayfa 271 - Yapı Kredi Yayınları
Şimdi de kaybettik...
Büyük milletlerden her biri medeniyetinin hususi bir sahasında birinciliği ihraz etmiştir. Eski Yunaniler bediiyatta, Romalılar hukukta, Beni İsrail ile Araplar dinde, Fransızlar edebiyatta, Anglo-Saksonlar iktisatta, Almanlar musiki ile ma-ba'de't- tabiada, Türkler de ahlakta birinciliği kazanmışlardır.
Sayfa 266 - Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Bir kadının gayet güzel olan gözlerini yahut burnunu başka bir kadının simasına naklediniz. Bunları orada çirkin görürsünüz. Bunun gibi, her lisanın kelimeleri de kendi cümleleri içinde ne kadar güzelse, başka lisanların cümleleri içinde de o kadar çirkindir.
Sayfa 249 - Yapı Kredi Yayınları
Vatani ahlakın yüksek olması milli tesanüdün temelidir. Çünkü vatan, üstünde oturduğumuz toprak demek değildir. Vatan, "milli hars" dediğimiz şeydir ki üstünde oturduğumuz toprak, onun ancak zarfından ibarettir ve ona zarf olduğu içindir ki mukaddestir. O halde vatani ahlak milli mefkürelerden, milli vazifelerden mürekkep olan bir ahlak demektir.
Sayfa 222 - Yapı Kredi Yayınları
İngiliz milletinin medeni ahlakında gördüğümüz bu düşüklüğe karşı, itiraf edeyim ki vatani ahlakını pek yüksek bulduk. Türkiye'de yüzlerce, hatta binlerce vatan haininin zuhur etmesine mukabil, İngiltere'de tek bir vatan haini zuhur etmedi. O halde, bizde medeni ahlakın daha yüksek olması neye yaradı? Keşke bizde de bunların yerine yalnız vatani ahlak yüksek olsaydı!
Sayfa 222 - Yapı Kredi Yayınları
Filhakika bugün Milletler Cemiyeti, Almanya'yı bir müstemleke halinde Fransa'ya takdim etse, acaba Fransızlar bu hediyeyi kabule cesaret edebilirler mi? Macaristan'ı Romanya'nın, Bulgaristan'ı Yunanlıların mandası altına koymak istese, bu iki devlet şu mandaları kabule yanaşabilir mi? Şüphesiz hayır! Çünkü mandater olmak isteyen bir devlet, mandası altına girecek memlekette kolayca hakim olmak ister. Halbuki milli vicdanı uyanmış bir ülkeye kocaman ordular gönderilse bile, orada en küçük bir nüfuz kazanmak mümkün değildir.
Sayfa 220 - Yapı Kredi Yayınları
Milli vicdan nerede teşekkül etmişse, artık orası müstemleke olmak tehlikesinden ebediyen kurtulmuştur.
Sayfa 220 - Yapı Kredi Yayınları
40 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.