Zamanın akıp gitmesi yetmezmiş gibi giderken de sevdiklerimizi de alıp götürmesi gibi kötü bir vasfı var hem her şeyin ilacı hem de her şeyin sebebi olmak zamana has bir durum olsa gerek.
Varlık arayışımı sürdürürken ben kendimi ararken bir anda yıllar önce kabuk bağlayan yaralarımda buluyorum. İbn-i Sina ile başlayan maceram bir mezar başında gözlerimi açtırıyor bana kırmızı toprak kokusunun keskinliği ve yaşamanın verdiği soğukluk bir mezar başında alıyorsunuz bu hissi ömür boyu geçmeyecek bir his .
Bak şu saman yığınının yanında uzanmış yatıyorum... İşgal ettiğim yer öylesine küçücük, evrende bulunmadığım ve umurunda bile olmadığım alanın yanında öylesine ufacık, yok sayılacak kadar küçük ki... ve yaşayacağım zaman dilimi benim bulunmadığım ve bulunmayacağım sonsuz zamanın yanında öylesine az ki... Oysa bu atomun, bu matematiksel noktanın içinde kan dolaşıyor, bir beyin çalışıyor, birtakım istekleri var... Ne kepazelik! Ne saçmalık!
Sayfa 157 - Hasan Ali Yücel Klâsikler Dizisi XXIII. Basım BazarovKitabı okudu
İki ruh arasındaki çelişki,
Ne sen ne de ben, bilinmemezliğin ötesinde bir yol.Karmaşık duygular ne hissettiğini,ne yapması gerektiğini, nasıl mutlu olunacağını,nasıl seveceğini,nasıl sevileceğini,çoğu şeyin nedenini bile bilmeyen biz.Bu kadar yakın olup ta nasıl bu kadar uzak olmayı başarabiliyor ki insan.Ruhun en gözde parçası,en derinde bulunan duyguların iyi ki si ya da katili.
Her şeyden yoksun olmayı nasıl da becerebiliyoruz,nasıl da kendimizi kahr etmek için o kadar uğraşıyoruz.Neyse yarım kalsın en iyisi...
Merak ediyorum , acaba hayattaki her şey , her şeyin yozlaşmış hali midir , diye . Var olmak bir yaklaşıklık hali , bir şeyin bir önceki günü ya da aşağı yukarı o şey , olmak mıdır ?
"İrene sanki şimdiye kadar hayatını sisli bir perdenin ardından yaşamıştı, gözleri tam açılmamıştı, ancak şimdi her şey içten gelen bir ışıkla son derece güzel bir durulukla ışıldıyordu."