" Umutsuzluğun ve cesaretin birleştiği noktadayım şu an. Umut bitti. Zaten fiilen bitmiş bir şeyi resmiyete döküyorum sadece. Belki de içsel bir cinayettir bu, bilemiyorum. Belki bir öz kıyım.
Her şeye rağmen..."
Sayfa 155 - Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık - 1. BaskıKitabı okudu
Ateş dansçısı kıza gülümserken sıkıca sarıldı,kalbi ağrıyordu. "Tabii ki,"dedi. "Ayrıca endişelenme.Yalnızca en güçlü ruhlar, duygularını gösterebilecek kadar cesurdur."
Kintra homurdandı."Kaptan böyle söylediğini duymasın."
Dünyayla vedalaşma duygusunu yüreğinin derinliğinde hissetti. Birden göğsünde bir sıkışma ve yanmayla sarsıldı. Nefes alamadı. Dayanılmaz bir ağrı ve sol kolundan parmaklarına doğru hızla indi. Kalp krizi geçirdiğini biliyordu. Alnında soğuk terler birikti. Komodinin üzerindeki el ziline uzanmak istedi ama gücü yetmedi. Aslında buna isteği de yoktu. Gözleri tekrar dışarı kaydı. Güneşe doğru uçan Leylekleri görür gibi oldu. Kedisinin üzerindeki eli aniden yere düştü.
Vapurun kalkmasına yakın elvedalar başladı. Bizimse vedalaşacak kimsemiz yoktu. Elvedalar bile, salon mobilyaları gibi, ancak dünyalığı yolunda olanların kendilerine peşkeş çekebilecekleri bir lükstür.
İndumati gökten düşen bir çelenkle hayata gözlerini kapar. Aca'nm yanıp yakılışı yürekler acısı:
"Çiçekler bile öldürüyor bizi. Kaderle nasıl başa çıkılır? Neden konuşmuyorsun benimle karıcığım?.. Rüzgâr saçlarını dalgalandırıyor, birden ümide kapılıyorum. Ama dudakların kıpırdamıyor. Heyhat! Kumrular konuşuyor senin yerine: sesin şarkı olmuş. Senin gibi salınıyor telli turnalar. Ceylanların bakışı senin bakışın. Sarmaşık tıpkı kolların, demek güzelliğin tabiata dağılıvermiş. Ama senin canlılığın, senin bütünlüğün yok onlarda... Bu aşokaya ayakların dokunmuştu, şimdi yaprak yaprak ağlıyor arkandan... Mutluluk güneşim battı..."