Özal Döneminde özelleştirmelerin nasıl yapıldığı yerli markalardan bazılarının nasıl ortaya çıktığı amerikan mallarının piyasaya girmesiyle yerli markaların nasıl bitirildiğini bu kitaptan okuyabilirsiniz mesela neden bizim bir adidasımız yok sorusunun cevabı bu kitapta var veya şimdi bir gömlek markası olan bilindik bir markanın nasıl iç çamaşır üretmeye başladığını reklamlarının nasıl yapıldığını bu kitaptan okuyabilirsiniz.
Bugün yeniymiş gibi gelen bir çok medyada işlenen kavramın o zamanda varmış dedirtiyor kitap mesela amerikada doğum yapmak, hamburgeri kutsamak :) köylüleri küçümsemek Bilmem kaç liralık cipi köşe yazısında kaleme almak gibi gibi nüansları anlatır
Bize söylendiğine göre, "Amerikalıların hatası, demokrasi istemeyen bir halka demokrasi dayatmak istemesiydi!"
Irak'ta olup biten şey, aslında, ABD'nin demokrasi hayali kuran bir halka demokrasi getirememesidir.
12 Eylül ve 12 Eylül sürecin giden yollar...
Acıyla yoğrulmuş hayatlar... Daha iyi nasıl anlayabiliriz?
Gidenlerin İlkiydi: Necdet Adalı - 7 Ekim 1980 Ankara
Çukurova’da Sarı Saçlı Ölüm: Serdar Soyergin - 25 Ekim 1980 Adana
Darağacında On Yedisinde Genç Bir Çocuk: Erdal Eren - 13 Aralık 1980 Ankara
Direniş, Onur ve Bir Türkü: Veysel Güney - 10 Haziran 1981 Gaziantep
Asılmak Yakamozlarda Yan Yana: Ahmet Soner - Kadir Tandoğan - 25 Haziran 1981 İstanbul
O Gün Geldiğinde: Mustafa Özenç - 20 Ağustos 1981 Adana
Bir İlmekte Üç Ölüm: İbrahim Ethem Coşkun - Necati Vardar – Seyit Konuk - 13 Mart 1982 İzmir
Akdeniz’in İncisi: Ali Aktaş - 23 Ocak 1983 Adana
Beyrut’un Kilikyalı Çocuğu: Levon Ekmekçiyan - 28 Ocak 1983 Ankara
O Şafağın Atlıları: Ömer Yazgan - Ramazan Yukarıgöz - Erdoğan Yazgan - Mehmet Kanbur - 29 Ocak 1983 İzmit
Gecenin Yeşil Ölümü: İlyas Has - 6 Ekim 1984 İzmir
Çanlar Çalınca: Hıdır Aslan - 24 Ekim 1984 Burdur
- " (...) Bugün harf inkılâbını kabul etse de, bunun yapılış şekli ve eski yazının yasaklanmasından doğan binlerce ciltlik bir kültür birikiminin ve topyekûn bir tarih iptalinin zararından dem vurmayan yok. Üstadım, yakın dönemimizin ferdî-içtimaî-siyâsî bütün problemlerini topluca gösterdiği yerlerde, “eski ve yeni nesil” ayırımını da, HARF inkılâbına bağlı olarak 1928 diye işaretler. [...] Şu LÂTİN alfabesi davası, bugün keyfe kalmış eski yazının yerini alacağına, o asıl olmak üzere öğrenilmesi şart bir yerde olsa daha iyi olmaz mıydı?