KABULLENEMİYORUM
Gitmeni kabullenemiyorum canım. Sana canım derdim sen de bana gülüm derdin. Gülün ömrü az olurmuş, sen gidince anladım. Aynı şehirde yaşıyorken uzakta olmamızı kabullenemiyorum sevgili. Aynı gökyüzü altında yaşıyorken, aynı havayı soluyorken yanımda olmamani.Ayni şeylere gülüp eğleniyorken bi anda gitmeni kabullenemiyorum.Her tanıştığım insanda sana ait izleri aramayı kabullenemiyorum. Seninle dinlediğimiz şarkıları kendimi bi anda dinlemiş halde bulmayı kabullenemiyorum. Belki de hayatımda olmama düşüncesini... Senden hem nefret edip hem de seni sevmeyi kabullenemiyorum. Sahi nasıl olur da insan aynı anda aynı kişiye bu duyguları besleyebilir anlamıyorum ama yaşatıyorsun. Kahkahalarınin kulağımdan yankılanmasini, günlük rutinini unutamamayi kabullenemiyorum mesela. Bana ağır gelen parfüm kokunu... Hiç iyi şiirler yazamazdim bak şair oluyorum sana yazınca. Hayatım olmani, beni yaşatan ve öldüren kişinin sen olma gerçeğini kabullenemiyorum. Senden nefret ederken beni kendin için ağlatmandan nefret ediyorum. Giderek sana benzediğimi kabullenemiyorum sevgili. Hayatın seni her fırsatta bana hatirlatmasindan nefret ediyorum.Yaptığım, gittiğim her şeyde her yerde sen olma ihtimalini kabullenemiyorum. Gün boyu aklımda fikrimde olmani,bi an olsun seni düşünmeden edememeyi kabullenmiyorum. Her şeye rağmen hala hayatımdan çıkamamanı ve her şeye rağmen gelecek olursan seni tek görüşte bile affetme
ihtimalini...Kabullenmek keşke dünyadaki en zor şeylerden biri olmasaymış.
kabullenmeyi kabullenemiyorum sevgili...
Hilal, Ayışığın 🌙
Sonuncu fotoğrafa geldiğinde gözlerini kapattı.
Ağladığı fotoğraftı.
Aradan bir kaç dakika geçtikten sonra gözlerini açıp bana döndü. “Bu… Beni böyle mi görüyorsun?”
Başımı salladım. “Sana güzel olduğunu söylerken ciddiydim Rhodes. Keşke sen de bunu görebilseydin.”
“Ama yara izim. O …”
“Senin bir parçan olabilir ama sen sadece ondan ibaret değilsin.”
"Üfleyerek geçirebileceğini sandığın için yüreğime yara açmakta hiç sakınca görmedin ama ben o yaralar sızlamasın diye, geceleri göğsümün üzerine yatamadım.."
Yaşamda, aynı ağızda beliren ağrılı yaralara benzer şekilde ruhu yalnızlık girdabında kemiren ve yavaş yavaş yok eden yaralar vardır. Çoğunlukla bu akıl almaz ıstıraplar; az görülür, garip ve can sıkıcı tesadüflere yüklendiğinden, olup bitenler hakkında başkalarına herhangi bir şey anlatmak da imkansızdır.