Kendine modern diyen insanoğlunun kafasını kurcalayan soruların binlerce yıl öncesinde aslında çoktan sorulmuş , cevaplarının tartışılmış olması görülünce ; günümüz insanının egosu ve yaşam hakkında bilgiçlik taslaması gülünç geliyor. Harika bir referans kitap tavsiye ederim.
Sona geldiğimiz de bitti zannediyoruz. Devam ettiğimiz de aslında hiç sona varamamış olduğumuzu görüyoruz. Yaşam hep mücadele ister ve değişime zorlar. Başlangıçtaki kişi ile yolun bittiğini zanneden kişi kesinlikle aynı değil.
Uzun yollara devam.
Bir gün bir çeşmede suyu avuçlarıyla içen bir çocuğa rastlayan Diogenes bir an durduktan sonra şaşkınlıkla, “Diogenes", der, "aldın mı boyunun ölçüsünü?" Bereketsiz heybesindeki ahşap kupayı çıkarıp muzafferane bir gülümsemeyle uzağa fırlatır. Mutludur, çünkü bir yükten daha kurtulmuştur.
İşte zaruri olan da budur; çileci bunu zamanla çekip çıkarır. Burada mevzu, koltuklarına yapışmış felsefecilerin yaptığı gibi, sırtımıza yük olan fuzuli zenginliklerden kurtulmak gerektiğini söylemek değil, kullanışlı şeyi, zaruri olanı bulan dek kazmaktır. Sadece idareli olmak anlamına gelmez bu; azla yetinmek, dikkat etmek de demektir. Zaruri olan dışında hiçbir şeyi kabul etmemek daha ağır, zor ve zahmetlidir. Bu dönüşüm bizi tevekkülün de ötesine götürüp bağımsızlığımızı mutlak kılar. Kullanışlı olanın içinde ulaşılan bu “zaruri şey", mahrumiyetin anlamını tepetaklak eder.
Normal yaşamak kolay değildir. Ana baba, öğretmenler ve devlet köle gibi can sıkıcı bir yaşam sürmeyi öğretirler ama normal bir yaşantının nasıl olduğunu öğretmezler.