Kayıp Aranıyor, Sait Faik’in her daim serkeşliğini içeren araya bir Beyoğlu hikayesi sıkıştırılmış bir Fatih-Harbiye romanı gibi, Fatih-Harbiye dememin iki temel sebebi var; birincisi okumuş kültürlü “Konsolos kızı” ile ekmeğinin peşinde Cemal’i anlatması, ikincisi de çaktırmadan kadın erkek ilişkilerini irdelemesi.
Abidin Dino hani Gorki’ye benzetmiş ya, gerçekten Abasıyanık bir realist ama yukarıda da dediğim gibi biraz serkeş, bazen okuma zevkimi köreltiyor, bazen de güzel geliyor. Alışılmış kalıpların dışında canının istediği gibi yaşayan Nevin’in gözünden hayatı sorguluyoruz.
Anezka'yı tekrar görmeli miyim, bilmiyorum. Onu tekrar görmek isteyip istemediğimi de bilmiyorum. Onu tekrar görebilecek miyim bunu bile bilmiyorum. Bilmiyor, bilmiyorum!
“Sabah uyandığında kendine şunu söyle: Bugün bir sürü işgüzarla, nankörle, bencille, yalancıyla, kıskançla ve sabit fikirliyle karşılaşacağım. Onlar bu hastalıkları iyi ile kötünün arasındaki farkı bilmedikleri için çekiyorlar. İyiliğin güzelliğini ve kötülüğün çirkinliğini anladığım için bu günahkârların hâlâ bana yakın olduğunu ama beni incitemeyeceklerini, çirkinliklerini bana bulaştıramayacaklarını da biliyorum. Öte yandan akrabalarıma kızıp onlardan nefret de edemem. Çünkü biz birlikte olmak için yaratıldık."
"Bağımlı olmak, istem dışı bile olsa, her zaman kişisel bir seçimdir. Hiç kimse veya hiçbir şey, seni bağımlı olmaya zorlayamaz; bunu ancak sen yaparsın."