Kızı için kuşkonmaz pişirmişti. Karısı ölmeden önce de yemek yapardı, hem de çok lezzetli yapardı. Hapishanede kıdemli mahkum bir kabadayıdan öğrenmişti . Pastırmalı kurufasulyesi efsaneydi, parmaklarınızı yerdiniz. Elbette akşam için yapılırdı bu leziz yemekler. Oysa Almanya'da akşam yemekleri çoğunlukla, ekmeğin üzerine biraz tereyağı sürülüp biraz peynir ya da salam eklenerek yapılan, Abendbrot denen atıştırmalıkla geçiştirilirdi. Ama Türkiye'den gelen bu küçük aile hiçbir zaman Abendbrot ile yetinmemişti.
Tuz tuzlu,limon ekşi, bal tatlı,biber de acıydı.Bunlara tat denir... ince iki dilim peynir kesmişti birinin üstüne bal, diğerinin üstüne kirmizi biber koymuştu. YE demişti....bunlarda lezzet . Hepi topu 4 tat vardır ama lezzetler sonsuzdur.
Bir süpermarkette makarna paketlerini incelerken, bizim için vermicelli olan şey, bir Romalı için kelimenin tam anlamıyla "küçük solucanlar" dır. İhracat sırasında İtalyanca isimlerin İngilizceye genellikle çevrilmemesine şaşmamalı.
Hiçbir şey “doğal” olarak lezzetli ya da tiksindirici değildir; tadın niteliği, sizin gereksinimlerinize bağlıdır. Lezzet, basitçe bir yararlılık göstergesidir.