Büyük bir misafir kafilesini yolcu ettikten sonra delilleri yok eden katil edasıyla çalışan o kadının demlediği o taptaze çay ve yanında vaktinde misafire nezaketen yiyormuş gibi yapılan o muazzam tabak...
Hoş geldiniz. Ne iyi ettiniz...
Geçen yıllar kanla ve gözyaşıyla yoğurdu seni. Bazen korktuğun ölüm, kimi zaman beş para etmedi gözlerinde. Devirdiğin yıllar seni ve düşüncelerini bir değirmenin buğdayı öğüttüğü gibi öğüttü. Gözlerinin güldüğü yıllar artık zamanın dünlerinde tozlu birer sayfa. Her ne olursa olsun seni yakan ateşi tutan elleri unutma.
“Kendisini bitkin hissediyordu ama tuhaf bir bitkinlikti bu. Sanki bedenindeki gücün sahibi kendisi değildi ve karşı gelemeyeceği bir şey, belki de ona yorulmasını emretmişti.”