Sanki çok derin bir uykuya gömülmüştüm ve böyle bir rüya görebilmek için de gerçekten derin bir uykuya dalmış olmak gerekirdi ve o uykunun o sessizliği, benim için ebedi bir hayatın işareti gibiydi, çünkü ezelde ve ebediyette konuşma yoktur.
(Satır sonlarında yazanlar bitirme tarihi ve saati)
2023 kitapları : 307
OCAK
1. Charles Bukowski - Kapalı Bir Kapıdır Cehennem 01.01.2023
2. Charles Bukowski - Bana Aşkını Getir 02.01.2023 18.26
3. Can Yücel - Maaile 04.01.2023 19.30
4. Can Yücel - Portreler 05.01.2023 18.35
5. Edip Cansever - Ben Ruhi Bey Nasılım? 05.01.2023 23.36
6.
Ama ne bu kitap, ne de o aşağılık adamların elinden kafasından çıkmış başka kitaplar, yazılar, düşünceler giderdi derdimi. Onların o yalanlarına, o saçmalıklarına ne ihtiyacım vardı? Ben kendim geçmiş nesillerin bir toplamı değil miydim, onların tecrübeleri bana miras kalmamış mıydı? Geçmiş, bende benimle yaşamıyor mu? Ama hiçbir vakit ne mescit, ne ezan, ne abdest, ne ağız çalkalamalar, ne de kendisiyle Arapça konuşmamız gerekli tek kudretli, yüce ve mutlak varlık karşısında dürüst ya da hilekâr olmak beni etkilemedi...
Sanki çok derin bir uykuya gömülmüştüm ve böyle bir rüya görebilmek için de gerçekten derin bir uykuya dalmış olmak gerekirdi ve o uykunun o sessizliği, benim için ebedî bir hayatın işareti gibiydi, çünkü ezelde ve ebediyette konuşma yoktur
Sanki çok derin bir uykuya gömülmüştüm ve böyle bir rüya görebilmek için de gerçekten derin bir uykuya dalmış olmak gerekirdi ve o uykunun o sessizliği benim için ebedi bir hayatın işareti gibiydi, çünkü ezelde ve edebiyette konuşma yoktur.
İlk karşılaşmamız böyle olacak diye tasarlamıştım hep. Sanki çok derin bir uykuya gömülmüştüm ve böyle bir rüya görebilmek için de gerçekten derin bir uykuya dalmış olmak gerekirdi ve o uykunun o sessizliği, benim için ebedî bir hayatın işareti gibiydi, çünkü ezelde ve ebediyette konuşma yoktur.
Emile Zola öldüğünde işçiler cenazesinde “Germinal, Germinal” diye bağırmışlardı. Sömürülenlerin sesi olan Zola ölümüyle dahi devrime ışık olmaya devam etmiştir.
Tam bağımsız ve gerçekten demokratik bir ülkenin dürüst bir yurttaşı olarak yaşamak isteyenlerin sesi 19.yüzyılda olduğu gibi 21.yüzyılda da kısılmaya defaatle çalışıldı. Bu amansız mücadele bitmeyecek.Toplumsal yaraların sebeplerine kör kalınmaya devam…
‘’Sefalet bu işin fıtratında var’’
-İnsan güçlü olmadığı zaman akıllı olmak zorundadır.
-Kentleri ateşe verin, insanları kırıp geçirin, her şeyi kökünden kazıyın, bu çürümüş dünyadan hiçbir şey geriye kalmadığı zaman yerine daha iyisi biter belki.
-Pırlantadan alınmayan vergi, kitaptan alınıyordu; çünkü pırlanta alandan değil, kitap okuyanlardan korkuluyordu.
-“(....) kanımı donduruyorlar, sinirlerimi felç ediyorlar. Ufuklar genişliyor, ışık yükseliyor ve gökyüzü aydınlanıyor, onlar alçakça bir yaşam içinde yediklerini sindiriyorlar; ışıktan rahatsız olan baykuş gözlerini kapatıyorlar, rahatsız edilmekten ve yataklarında öğleye kadar geviş getirerek yatamadıklarında feryat ediyorlar. (....) Şimdi zaman cesur ve enerji dolu devrimci insanların zamanıdır. (....) Benim, güzellik ve mükemmellik gibi bir kaygım yok kesinlikle. Büyük yüzyıllarla alay ediyorum. Benim tek kaygım yaşam ve mücadeledir.
GerminalEmile Zola · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201910,7bin okunma
Ama hiçbir vakit ne mescit, ne ezan, ne abdest, ne ağız çalkalamalar, ne de kendisiyle Arapça konuşmamız gerekli tek kudretli, yüce ve mutlak varlık karşısında dürüst ya da hilekâr olmak beni etkilemedi.
Hasta mıydı? Yolunu mu kaybetmişti? Uyurgezer gibi nerede olduğunu bilmiyor muydu? O anda yaşadıklarımı hiç kimse aklından bile geçiremez. Bir tür tarifi mümkün olmayan, tatlı bir acıydı bu hissettiğim. Hayır, gerçekti bu yaşananlar. Tek bir şaşkınlık emaresi göstermeden, tek bir kelime dahi etmeden odama gelen bu kadın, o kızdı. İlk tanışmamızın hep böyle gerçekleşeceğini hayal etmiştim her zaman. Derin bir uykuda gibiydim. Böyle bir rüya ancak derin bir uykuda görülebilirdi. Sessizlik benim için sonsuz bir yaşamın gücüydü. Çünkü sonu ve başı olmayan ebediyette söz söylemeden var olmak esas olandı.
Çıkık elmacık kemikleri, geniş bir alnı ve alnının tam ortasında birleşen incecik kaşlar. Dudakları sanki az önce uzun, ihtiraslı bir öpüşmeden yeni çıkmış ama henüz doymamış gibi dolgun ve yarı açıktı. Siyah, dağınık saçları ay gibi solgun yüzünü çevrelemişti, bir tutamı da şakağından aşağı süzülüyordu. Uzuvlarının inceliği ve hareketlerinin ruhani özgürlüğü, onun bu dünyada çok kalıcı olmadığını işaret ediyordu sanki. Kaderinde bu evrende kalıcı olmak yok gibiydi. Ondaki ahenk ve zarafet olsa olsa ancak bir Hint Tapınağı dansçısında olabilirdi.