merhamet, adalet, özgürlük ve eşitlik... ancak mücadeleyle elde edilebilirdi. ve madem tanrı canın yanında akıl da veriyordu kullarına, coğrafya kaderimiz olmamalıydı.
uçak havalanıp vatanım yerkürede ufacık bir leke gibi kaldığında, yüreğimde hiç küllenmeyecek bir yangın başlayacaktı. bilenler hasret diyor bu yangının adına.
İnsanlar taşıtların altlarından, vitrinlerin içlerinden, binaların dışlarından, birbirlerinin üstlerinden, ne zaman, nereye çözüleceği bilinmeyen bir kördüğüm halinde savrulup duruyorlardı. Hangi iyimser sözle büyürlerse büyüsünler, hangi evler şefkatini bir tanrı gibi üstlerine çekerse çeksin, sabahlar hangi rüyaları bağışlarsa bağışlasın, her şey bir iç üşümesine, acı bir vazgeçişe dönüyordu. Dünya, insanlardan yapılmış bir yalnızlıktı da bunu anlamak için akşam ve yağmur gerekiyordu. Bir de, içeriye de dışarıya da aynı solgunlukla bakan boyasız bir pencere.
Bir bak hayallerine, simsiyah ve kördüğüm
Bu hüsran mahşerini nasıl anlayamazsın
Ne kadar da sevimli seni görünce ölüm
Bir kuşun kanadına gülü bağlayamazsın