Dil bakımından akıcı ve rahatlıkla okunabilecek bir kitap. Zaten yazara bu yönde bir eleştiri anlamsız olurdu. Konu fazlasıyla ilgi çekici. Elinize aldığınızda, dur şu bölümü de bitireyim şu da bitsin derken bir bakmışsınız kitabı bitirmişsiniz. Hikaye fazlasıyla sarıyor anlayacağınız. Konu ise Japonya ve Amerika endeksli bir gizli savaş denebilir. Japonya'nın Amerika'ya karşı beslediği hırsın kitaba dökülmüş hali. 2. Dünya savaşı darbesinden sonra Japonya'nın gizli komploları ve daha niceleri. Kitapta ilgimi çeken hususlardan biride kahramanlara yüklenen vasıflar, özellikle Dirk Pittin zekası ve sarpa saran işleri çözümleyişi vs. Fakat, elbette nükleer füze kullanımı doğru bir davranış değildir ancak yazar öyle bir dillendiriyorki Japonya bunu yapınca insanlık suçu, katliam, dehşet. Fakat Amerika yapınca normal bir davranış. Hele 2. dünya savaşında attıkları atom bombasını fazlasıyla meşru ve doğru göstermeleri kitapta tasvip etmeyeceğimiz şeylerden biri. Evet savaş ortamı, onlara göre herşey mübah, aynı davranışı düşman ülke yapınca yer yerinden oynuyor. Yani kitapta klasik Amerika düşüncesiyke karşılaşacaksınız. Ancak yinede zevk ile okunabilecek bir eser.
İzmirli yiğit kadın Ayşenin etrafında dönen güçlü kurgusu olan kitap. Anadolu'da önce çetelerle başlayan, düzenli ordu ile devam eden ve zaferle sonuçlanan Türk Kurtuluş Savaşı'nın hikayesini nefes nefese okuyorsunuz. Edebiyatçı Cevdet Kudret'e göre Ateşten Gömlek; edebiyatımızda Kurtuluş Savaşı üzerine yazılmış romanların ilki ve hala en güzelidir. Bunun yan ısıra yazar ve edebiyat eleştirmeni Selim İleri; Halide Edib'in,'' Handan romanı ile başlayan serüveninin' Mor Salkımlı Ev' ile başka bir boyuta taşındığını ve' Ateşten Gömlek' kitabına ulaşan süreçte, bireyselden toplumsala olan bir yol alış olduğunu söyler. Biraz yabancı kelime olmasına karşın mutlaka okunmasını düşündüğüm eserlerin başında gelir.
KAN RENGİNE BOYANMAK
YouTube kitap kanalımda Boyalı Kuş kitabını yorumladım: ytbe.one/danHMzhKVrY
Şubat 2014. İkinci Dünya Savaşı'nın 70 yıl sonrası.
Polonya'nın Oświęcim şehrindeki Auschwitz Birkenau toplama kampında dolaşıyorum. Soğuktan nefesim donuyor. Aynı doğduğum yeri hayatımın en başında belirleyemediğim gibi Auschwitz Birkenau'da da
Bana göre cidden güzel bir kitaptı. İnsanın vicdan ve yaşama içgüdüsü arasında verdiği savaşı en güzel şekilde anlatıyor. Kitaptaki karakterler yerine kendinizi koymadan yapamıyorsunuz ve kitabı okuduğunuz süre boyunca acaba ben olsam ne yapardım diye soruyorsunuz. Bazen 624 sayfalık bir kitap olduğu için okumak gözünüzü korkutuyor genede bittiği zaman yazara büyük bir saygı duyuyoruz. Kitabı okurken bazen gözü dönmüş bir katilin gözünden bazense liseli bir kızın gözünden bakıyorsunuz. Konunun işleyişi bakımdan açlık oyunlarına çok benziyor hatta bazı noktalar o kadar benzer ki yazar bunu resmen kopyalamış diyorsun. Sonuç olarak bu kitap açlık oyunlarından yıllar önce yazılmış ve hikaye örgüsü olaylar daha akla yatkın sade ve güzel. Bence aksiyon ve gerilim tarzından hoşlanıyorsanız okumanızı tavsiye ederim belki uzunluğu sizi sıkabilir ama o size kalmış diye düşünüyorum.
Zweig, Avusturyalı varlıklı bir Yahudi ailenin çocuğu. Savaş karşıtı görüşleriyle tanınmış ve 1nci Dünya Savaşı boyunca bu görüşünü yaymayı kendisine görev atfetmiştir.
"Dünya vatandaşı" kimliğine büyük değer veren Zweig, eserlerinde savaşın yıkıma uğrattığı "eski dünya"nın değerlerinin kayboluşunu büyük ölçüde dert etmiştir..
Avrupa'nın Hitlere köle olduğunu gördüğünde ise 2nci Dünya Savaşının ruhunda uyandırdığı acıya daha fazla dayanamayarak karısıyla birlikte intihar etmiş bir yazar..
Yazarın bu eseri aslında savaş karşıtı Zweig'in yaşamından bir kesit.. Ferdinand isimli evli bir ressamın savaş için askere çağrılması, karısı, ülkesi ve kendi duruşu arasında yaşadığı gitgeller...
Vicdanının sesini dinleyip savaşa katılmak istemeyen ama vatana karşı kendini mecbur hisseden bir adamın iç dünyasını gözler önüne seriyor, hiç bir şekilde abartıya kaçmayarak... Hepimizin sıkça sorguladığı gibi...
Topu topu 50 sayfa bir kitap, kısa süre içerisinde bitiyor ama gene diğer kitapları gibi sahne ve kişilik tasvirleri, kişilerin psikoloji tahlilleri muhteşem..Tavsiye ederim..
Tarihi bir roman olmasına rağmen gerçek dışı olan unsurlarda vardı. Aslında gerçek dışılığı tarihi olan bir romana hiç yakıştıramam. Bu yola başvurularak neredeyse etkileyici olabilecek bir roman bir tikte olsa başarısızlığa uğramış bana göre. Yazım yanlışının oldukça fazla oluşu da romanı bir o kadar okunmaz hale getirdi diyebilirim. Bütün bunlar olmamış olsaydı yazarın işleyişini ve betimlemesini başarılı buldum. Okuruna zamanını boşa geçirtmeye imkan vermeyen ve kendinizi romanın içinde hissedebileceğiniz kadar etkileyici bir kalemle yazılmış. Romanın sayfalarında gezindikçe yazdıklarımı daha sindirerek değerlendirebilirsiniz. Tarihi roman severler okuyabilirsiniz. Romanda Uyguriler ve Atlantisliler arasındaki savaşı ve intikam hırsı anlatılmaktadır.
