160 syf.
8/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Huzursuzluk bitti… Kitap uzun olmamasına karşın bende bıraktığı tesir oldukça derin. Üstelik yazarın okuduğum kitapları arasında en sevdiğim sıfatını kaptı bile…Adı gibi beni huzursuz etti, üzdü ve elbette bolca düşündürdü. Okurken daha önce görme şansını bulduğum Mardin’i öyle güzel betimlemiş ki yazar, sanki İbrahim ile o daracık sokaklarda ben de gezmiş, Meleknaz’ın hikayesinin izini sürmüş, Hüseyin’in çaresizliğini tatmış gibi hissettim. Aynı topraklarda yaşayıp acılarından habersiz olduğumuz Yezidileri tanıma şansı buldum. İnsanların daha ne kadar fazla kötüleşebileceğini irderlerken, bu kötülükleri yapanların farklı inançların arkasına saklanmasının ne büyük bir korkaklık olduğunu fark ettim. İnsan; gereken şartlar sağlandığında bir canavara dönüşebilirmiş demek.. Kitabın başında Hüseyin’den duyduğumuz “Ben bir insandım” sözü, kitabın sonunda tam olarak anlamını bulmuş oldu kafamda. Kesinlikle okumanız gereken bir kitap. Tek serzenişim biraz daha uzun olması gerektiği olabilir. Tavsiyemdir.
Huzursuzluk
HuzursuzlukZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2017104,4bin okunma
·
Puan vermedi
Sadece Rus yazarların biyografilerini yazan Henry Troyat’ın ilk okuduğum kitabı Tolstoy olmuştu. Tolstoy’un ve karısının günlüklerinden, diğer aile fertlerinin mektuplarından edindiği bilgiler ile harika bir biyografi ortaya çıkarmış olduğunu hatırlıyorum. Ve uzun süre etkisinde kalmıştım. Yıllar sonra tekrar bir Troyat kitabı aldım ve şimdi bu kitabı büyük bir zevkle okuyorum. Bu defa başlangıçta aslen doktor olan ve amatörce edebiyatla ilgilenen Çehov’un hayatı… Çehov bu durumu; “Doktorluk karım, metresim edebiyat “diye tanımlıyor. Bu kitapta daha önce dikkatimi çekmeyen ve bana ilginç gelen bir bilgiye ulaştım, Tolstoy ve Dostoyevski’nin bilime karşı soğuk olmaları ve üniversite talebelerine ve bürokratlara yüksekten bakmaları. Diğeri ise, Çehov’un edebiyat dünyasında ortaya çıkışının çar taraftarı yandaş bir yayın evi sahibinin yardımı ile olması. Üniversite yıllarında hiçbir manifestoya imza atmaması, hiçbir konuda taraf tutmaması ve hikayelerinde mesaj vermemesi de ilginç . Liberal olmamakla hatta tutucu olmakla suçlanmasına rağmen bilinçli bir şekilde tarafsız olmaya devam etmesi önce korkaklık olarak değerlendirilebilir. Ancak, sağlığı pek iyi olmamasına rağmen korkusuzca, Pasifikte Rusların hapishane olarak kullandığı Sahalin Adası’na giderek gözlem yapması bence Çehov’un doktorluğa ve edebiyata hayranlığını ortaya koyuyor. Henüz yarısına kadar geldiğim bu romanı şimdiden rahatlıkla tavsiye edebilirim.
Çehov
ÇehovHenri Troyat · Ada Yayınları · 198743 okunma
Reklam
192 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
„Belki de hayat Gogol'ün kaleminden çıkma kısa bir hiciv hikâyesiydi.“ Barnes benim yeni tanıştığım Rus besteci Dimitri Şostakoviç’in biyografisini okuyup etkilenmiş, oturmuş hemen kurgu bir kitap yazmış hakkında. Okuduğu, etkilendiği her şeyi yeniden dolaşıma sokuyor adam, ne çalışkan ya bu Barnes. Kitap üç bölüm: Sahanlıkta, Uçakta, Arabada. Üçü de şöyle başlıyor: “Bütün bildiği bunun en kötü zaman olduğuydu.” Şostakoviç’in hayatı, biraz büyüme hikayesi. Sanatçının ilk sözcüklerini, sonra sözcüklerinin tükenip müziğinin başladığı o yeri, ve en son müziğinin de tükendiği yeri anlatıyor. Ama en çok Sovyetler’in müdahaleci, sıkı kuralları arasında sanatçı olarak var olabilme hikayesi bu. Şöyle bir kısım vardı: Ülkesini temsilen Amerika’ya gideceği zaman Stalin’le telefonda konuşuyor. Bir dolu bahane üretiyor gitmemek için, hastayım, uygun giysim yok, uçak tutuyor şu bu. En son durup asıl derdini söylüyor. “Amerikada”, diyor, “müziğim sık sık çalınıyor, oysa burada çalınmıyor. Bana bu konuyu soracaklardır.” Stalin şok oluyor, adamın bestelerinin Sovyetler Birliği’nde çalınması yıllardır yasaklı meğer. Yasak kalkıyor tabi hemen. Ne kadar gerçeğe yakın bilemiyorum, ama maalesef, yaşanmış işte bir dolu saçma şey. Kitabın odağında her ne kadar Şostakoviç duruyorsa da, Barnes’in onun etrafında dolaşarak kafa yorduğu bir dolu şey var. Sanat kime aittir sorusu misal, ideolojiler ve bağnazlık, kahramanlık ve korkaklık, yazgı ve irade. Bunların her birini anlatmak için çok yaratıcı anekdotlardan, Rus atasözlerinin kıvraklığından yararlanmış. Okuması keyifli bir metin.
Zamanın Gürültüsü
Zamanın GürültüsüJulian Barnes · Ayrıntı Yayınları · 201688 okunma
261 syf.
·
Puan vermedi
Alegori;Milletler cemiyeti eleştirisi
Katmanlı okurlar için. Mihver ve müttefik devletler. Sömürgeci Jack:çilli yüz, altın rozetli haçlıların koro hristiyan birliği ve ordu başı (şeytanminaresine iktidara tek başına ulaşmak istiyor, domuz öldürmeyi seviyor (sömürgecilik) yani birleşik krallık ingiltere. Churcill ABD 'ye yani Ralph'e üstünlük kırmak istiyor. Kapitalist
Sineklerin Tanrısı
Sineklerin TanrısıWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202085,3bin okunma
216 syf.
·
Puan vermedi
umudunu kaybetmiş yok olmak üzere olan bir insanın geri dönüşü denebilecek ama kime göre dönüş sayılabileceği bir intihardan kurtulma hikayesini anlatmaktadır. “ yaşamını sürdürmekle hiçbir şey kazanmayacaktı tam tersine acı çekme olasılığı hep artacaktı” intihar ettiyse de kendi hayatından da daha kötü sandığı yere villette tımarhanesine yatırılmıştı. oysa veronika sadece ölmek istiyordu. “zaten hayalleri unutup yaşamı olduğu gibi kabullenmek daha iyi, daha kolay. annem haklıymış” veronika ölemeyeceğini anlayınca hayatını olduğu gibi kabullenmeye karar verdi. kitapta şöyle bir diyalog geçiyordu veronika ve tımarhanedeki arkadaşı aradında -tımarhanenin dışındakiler kimler biliyor musun +hep aynı kuyunun suyunu içmiş olanlar -kendilerini normal sanıyorlar, çünkü hepsi hep aynı şeyleri yapıyorlar. bende işte, onların kuyusundan içmiş numarası yapacağım. insan neden kendinden nefret eder ? korkaklık belki de. yada hiç yakanı bırakmayan yanılmak korkusu, başkalarının senden beklediklerini gerçekleştirememek korkusu. ve asıl tespit veronika ve bana göre fazla akıllı olan arkadaşlarından ziyade onların doktorlarından geldi. “dr. igor'a göre insanlar ancak koşullar buna el verdiğinde delirme lüksüne sahiptirler.”
Veronika Ölmek İstiyor
Veronika Ölmek İstiyorPaulo Coelho · Can Yayınları · 202084,7bin okunma
480 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Pavese'nin günlükleri (1935-1950) Başlık, bu eserin özeti gibi: Uğraşı gerektiren bir hayat sözkonusu, Pavese için. Ama bu kişisel bir trajedi değil kanımca. Yer yer toplumsal bir eleştiri, bazen ise pek çoğumuzun benliğinde duyduğu genelgeçer bunalımlar ve insan olmanın güçlüğü. Bazen felsefe hakkında yazmıştır Pavese, bazen şiir,
Yaşama Uğraşı
Yaşama UğraşıCesare Pavese · Can Yayınları · 20212,229 okunma
Reklam
465 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.