"Gel canimu!" dedi bana da. Ürke ürke yaklaştım, karla doldurduğu avucunu Parmak Çocuğun üzerine kapayıverdi, öbür eliyle sıkıca tuttuğu için kaçamadım. Öyle hızlı ovaladı ki, üşümeye fırsat bulamadan ısındım. Neşeyle, "Bir daha yapalım, var mısın?" diye bağırdı. Ben onu seyrediyordum zaten, "Ne yaparsan yap!" dedim.
Bir avuç kar daha yapıştırdı, ovaladı, top gibi yatağa fırlattı beni. Yanıma uzandı. Yorganı çekti. Saçıyla çocuğu uzun uzun kuruladı. Sonra beni kucaklayıp sırt, üstü döndü. Üzerinde kalmıştım. Çocuğu yavaşça beşiğine yerleştirdi.
"Haydi canimu, sen de başını göğsüme koy, böyle uyuyalım."
Bir de 'oyun bitti' demişti. Bundan güzel oyun olur muydu. Yanağımı göğsüne yasladım. Nefes aldıkça göbeği kabarıp iniyordu. İçimde tüyler uçuşmaya başladı. Ben uyudum ama çocuğun uyuduğunu sanmıyorum.