Hayat insana elinden geleni yapmayı öğretiyor ama
kalbinden geleni yaşamayı öğretmiyor. Bu hayattaki en
büyük engelleri hiç hak etmediği halde kalbimizin önüne
koyuyoruz. Susturuyoruz onu, duymazdan geliyoruz söylediklerini ve zamanla korkutuyoruz kalbimizi...
Geç kalıyoruz. Yaşamaya, hissetmeye ve aşka... Şimdi
bu satırları okuyorsan eğer hâlâ hayattasın demektir ve bu
hâlâ yaşanacak şeyler olduğunun en büyük kanıtıdır. Kalbini görmezden gelme çünkü sana en doğru yolu eninde
sonunda yine o gösterecektir.
En güzel yerlerde, en doğru insanlarla yollarımızın kesişmesi ve her zaman en iyisinin değil, en hayırlısının olması dileğiyle...
Diyeceğim o ki; kaseti geriye sardırmak çok daha
mutlu eder insanı bazen çünkü verdiği emeğin karşılığını
sevdiği şarkıyı dinleyerek alacağını bilir. Hayat da biraz
böyledir işte. Çok sevdiğin şeylere kavuşmak istediğinde mutlaka kavuşursun ama kavuştuğunda ortada o eski
senden eser kalmaz. Anlayacağın hiçbirimiz neyin mücadelesini verdiğimizi bilmiyoruz, zaman geçerken biz de
yolculuk sırasına konuyoruz. O yüzden kendini hiçbir şey
için üzme. Hadi eyvallah evlat...
Kimse bu dünyaya kalmaya gelmiyor ama herkes hiç
gitmeyecekmiş gibi uğruna savaşıyor. Şimdi ya da daha
sonra ne fark eder ki? Üç günlük dünyada dört günlük
hesap yapılmaz.
Benim gözümde üç kuruşluk insan ile beş kuruşluk
insan arasında hiçbir fark yoktur. Sonuçta ikisinin de bir
fiyatı vardır ve ben satılık bir insanın fiyatının az ya da
çok olmasıyla ilgilenmem. Sen sen ol kendine asla bir fiyat biçme...