" 3391 km , aramızda 3391 km var . Aramızda dünya var Korktun mu? Evet Yanyana dizilmiş dört rakamdan mı korkacağız?"
Uzaktaki köşede, içerisinde biri yatıyormuş gibi kabarık duran bir yatak vardı, bana nazaran eğri olduğu için, kimin yattığını göremiyordum. Dayanılmaz bir merakın dürtmesiyle yaklaştım ve orada yatanı gördüm. Gördüm… Ve boğazına şişler sokulan bir hayvan gibi acı bir çığlık kopardım: orada bir iskelet yatıyordu. Kurumuş ve siyahlaşmış etleri yanak kemiklerine yapışmış ve sarı saçları çürük bir yastığı küme küme yığılmış bir kadın iskeleti… Bu anda, kırılan bir camın şıngırtısını andıran bir kahkaha kulaklarımın dibinde patladı, siyah elbiseli adam: “Pek mi korktun?” diyordu. “Niçin, niçin korkuyorsun? Senden, yani hayattan büsbütün ayrı bir şey diye mi? Fakat bu aptallıktır. Onun bizden farkı, bizim ondan farkımız nedir ki? Hiç… Bak, eğilde bak… Bu dişler yok mu, bu muntazam dişler, onların arasından, şimdi bizim konuştuğumuz şeylere benzeyen ne tatlı sözler çıkardı bilsen… Düşünüyor musun ki, bakmaya tiksindiğin bu dişleri görebilmek için onun tebessüm etmesi nasıl sabırsızlıkla beklenirdi!.. Tahmin edebilir misin ki, boğazına dolanarak seni boğacakmış gibi korktuğun bu saçların güneş altında ne hayat dolu parlayışları vardı. Hem bu kadın benimdi. Şu ellerim, şu sana laf söyleyen ağzım nasıl benimse, o da öyle benimdi. Fakat biliyor musun, kollarımın arasından sıyrılıvermesi ne kolay oldu… onunla aramızda hiçbir mesafe yoktur. Bizim onun haline geçivermemiz için bir sebep bile lazım değil; ve bu iskelet bize o kadar yakındır ki, ondan korkmak için ancak bir insan kadar kör ve düşüncesiz olmalıdır.”
Reklam
Kahvenden bir yudum almamışsın, korktun mu beni kırk yıl sevmekten?
“Şimdiye kadar bekledim,gelmedin.Bunu neye yorayım?Yoksa ıstırabımdan korktun mu?
Sayfa 26 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Birden bire sönen kandilin hikayesi
"bu anda, kırılan bir camın şıngırtısını andıran bir kahkaha kulaklarımın dibinda patladı, siyah elbiseli adam: "Pek mi korktun?"diyordu. "Niçin, niçin korkuyorsun? Senden, yani hayttan büsbütün ayrı bir şey diye mi? Fakat bu aptalıktır. Onu bizden farkı, bizim ondan farkımız nedir ki? Hiç... bak, eğil de bak... Bu dişler yok mu, bu muntazam dişler, onların arasından, şimdi bizim konuştuğumuz şeylere benzemeyen ne tatlı sözler çıkardı bilsen... Düşünüyormusunki, bakmaya tiksindiğin bu dişleri görebilmek için onun tebessüm etmesi nasıl sabırsızlıkla beklenirdi!.. Tahmin edebilir misin ki, boğazına dolanarak seni boğacakmış gibi korktuğun bu saçların güneş altında ne hayat dolu parlayışları vardı."
"İşte, artık yumuşak bakıyorum sana; önceleri şiddetle bakıyordum. Memnun oldun mu?" "Derin ve ağır bir acı çekiyorum." "Eski çektirdiğim acılar için üzülmedim, üzülmüyorum-şimdi acı çektirirsem, üzülürüm." "Benden korktun.'' "Hem de nasıl. Fellik fellik kaçtım senden." "Yalnız olmaktan acı çekiyorum, yalnız kalmış hissediyorum kendimi."
Reklam
Bana bakma dan, "Hiç korktun mu?" diye sordu. Korkularımı ona söylemesem de içimde fırtına olan, zeminimi sarsan, yangın gibi büyüyüp derinlerime ilerleyen her şeyden haberi vardı. Bakışlarımı ondan çekmeden, "Seni severken en korkak korkusuzdum," diye fısıldadım.
Sayfa 260Kitabı okudu
"Ölümle yüzleşmeyince herkes çok kolaylıkla öleceğini sanır Bey'im. İnsan ölümün eşiğine gelince anlıyor yaşamanın kıymetini.Sen hiç korktun mu Bey'im?
Sayfa 114Kitabı okudu
Hz. İsa’dan şöyle bir söz aktarılmıştır: “Tam olarak iman etmiş bir adam bir dağı sarssa, dağ yerinden oynar.” O’nun bir diğer sözü de suyun üzerinde yürümek üzere denizde kendisine ka­tılmak isteyen havarilerine söylediği sözdür. O “Ey imanı eksik kimse getir elini” demiş ve son­ra onunla denizin dalgası üzerinde yürüyüp gitmiştir. Sonra da “Dalgadan korktun mu?” diye sormuş, karşısındaki “Evet” dediğinde “Dalga­nın Rabbinden korkmadın mı?” demiştir.
'Korktun mu?' Elbette korkmuştum, ama başımı hayır anlamında salladım.
Sayfa 15 - Can yayınevi
Reklam
Dayanılmaz bir merakın dürtmesiyle yaklaştım ve orada yatanı gördüm. Gördüm... Ve boğazına şişler sokulan bir hayvan gibi acı bir çığlık kopardım: Orada bir iskelet yatıyordu. Kurumuş ve siyahlaşmış etleri yanak kemiklerine yapışmış ve sarı saçları çürük bir yastığı küme küme yığılmış bir kadın iskeleti... Bu anda, kırılan bir camın şangırtısını andıran bir kahkaha kulaklarımın dibinde patladı, siyah elbiseli adam: "Pek mi korktun?" diyordu. "Niçin, niçin korkuyorsun? Senden, yani hayattan büsbütün ayrı bir şey diye mi? Fakat bu aptallıktır. Onun bizden farkı, bizim ondan farkımız nedir ki? Hiç... Bak, eğil de bak... Bu dişler yok mu, bu muntazam dişler, onların arasından, şimdi bizim konuştuğumuz şeylere benzemeyen ne tatlı sözler çıkardı bilsen... Düşünüyor musun ki, bakmaya tiksindiğin bu dişleri görebilmek için onun tebessüm etmesi nasıl sabırsızlıkla beklenirdi!.. Tahmin edebilir misin ki. Boğazına dolanarak seni boğacakmış gibi korktuğun bu saçların güneş altında ne hayat dolu parlayışları vardı. Hem bu kadın benimdi. Şu ellerim, şu sana laf söyleyen ağzım nasıl benimse, o da öyle benimdi. Fakat biliyor musun, kollarımın arasından sıyrılıvermesi ne kolay oldu... Onunla aramızda hiçbir mesafe yoktur. Bizim onun haline geçivermemiz için bir sebep bile lazım değil; ve bu iskelet bize o kadar yakındır ki, ondan korkmak için ancak bir insan kadar kör ve düşüncesiz olmalıdır."
"Gördün mü? Önce korktun ama sonra durup düşündün ve gerçeğin o kadar da korkunç olmadığını fark ettin, öyle değil mi?"
Sayfa 170 - Genç Timaş YayınlarıKitabı okudu
Şimdiye kadar bekledim, gelmedin. Bunu neye yorayım? Yoksa ıstrabımdan korktun mu?
Dayanılmaz bir merakın dürtmesiyle yaklaştım ve orada yatanı gördüm. Gördüm... Ve boğazına şişler sokulan bir hayvan gibi acı bir çığlık kopardım: Orada bir iskelet yatıyordu. Kurumuş ve siyahlaşmış etleri yanak kemiklerine yapışmış ve sarı saçları çürük bir yastığa küme küme yığılmış bir kadın iskeleti... "Pek mi korktun?" diyordu. "Niçin, niçin korkuyorsun? Senden, yani hayattan büsbütün ayrı bir şey diye mi? Fakat bu aptallıktır. Onun bizden farkı, bizim ondan farkımız nedir ki? Hiç... Bak, eğil de bak... Bu dişler yok mu, bu muntazam dişler, onların arasından, şimdi bizim konuştuğumuz şeylere benzemeyen ne tatlı sözler çıkardı bilsen... Düşünüyor musun ki, bakmaya tiksindiğin bu dişleri görebilmek için onun tebessüm etmesi nasıl sabırsızlıkla beklenirdi!.. Tahmin edebilir misin ki, boğazına dolanarak seni boğacakmış gibi korktu- ğun bu saçların güneş altında ne hayat dolu parlayışları vardı. "Hem bu kadın benimdi. Şu ellerim, şu sana laf söyleyen ağzım nasıl benimse, o da öyle benimdi. Fakat biliyor musun, kollarımın arasından sıyrılıvermesi ne kolay oldu... Onunla aramızda hiçbir mesafe yoktur. Bizim onun haline geçivermemiz için bir sebep bile lazım değil ve bu iskelet bize o kadar yakındır ki, ondan korkmak için ancak bir insan kadar kör ve düşüncesiz olmalıdır."
"Çok korktun mu küçüğüm?" "Endişelendim! Çok endişelendim!" "Geçti güzel kızım."
Resim