Pek çok önemli buluşun uykudan ileri geldiği ve çok sayıda büyük sanatçının yaratılarının kaynağını onda buldukları ortaya çıkmamış mıydı? Uyku, gerçeği açıkça görmeyi engelleyen, her türlü önyargıyı ve ruhsal kilitlenmeyi yok edici özellik taşıdığı için bunda olağanüstü bir yan yok. Uyku, gerçek korkusunu, insanları bilgisizlik içinde, aptallıktan da öte ot gibi yaşatan bu korkuyu ortadan kaldırır. Ne yazık ki sıradan bir uykucu, uykusundan herhangi bir bilimsel yarar sağlayamaz. Düşlerinde, bilginin meyvelerine başıyla şöyle bir dokunsa da onları devşirme kaygısını duymaz. Kemirecek birkaç kök için toprağı eşelerken, saklı bir gömünün yanından başını çevirmeden geçen bir köstebek gibidir. Çünkü, düşçüyü alıp götüren şey korku ve istektir, bilme istenci değil. Ancak, kararlı bir uykucunun, her şeye hazır bir uykucunun, çok iyi çalışmış ve uykudaki tuzaklara alışmış bir uykucunun gece keşiflerinden şaşkınlık verici mücevherler getirmeyi başarıp başaramayacağını kim bilebilir? Evrenin gerçek hammaddesinin uyku olup olmadığını kim bilebilir? Dağları ve nehirleri, kentleri ve çölleri, uyduları, güneşleri, gökadaları ve gökada kümeleriyle gerçeğimizin, düş ormanında tek bir kum tanesi olup olmadığını kim bilebilir?
Dede Korkut
Ne üzücü ki Türklerin Dede Korkut Destanı'nın en iyi versiyonu bile İtalya'da Vatikan Kütüphanelerinde bulundu.
Sayfa 23 - Timaş
Reklam
Korku İmparatorluğu
Helena rüyasında bizi görmüş. Bir havaalanındaymışız ve tüm havaalanlarında olduğu gibi bir makineden geçmek için sırada bekliyormuşuz. Makineden yastıkları geçirmemiz gerekiyormuş. Önceki gece kullanılan yastıklar cihzdan geçerken rüyalar okumuyormuş. Makine, kamu düzenini için tehlikeli rüyaları tespit ediyormuş.
Devlet kimdir? Nedir? O bir adam mıdır? Devleti, bizi yönetenler ne denli sağlıklıdırlar? Bu güne kadar hiç kimse sorgulamadı bunu. Neden? Çünkü korku imparatorluğu ile yönetiliyoruz. Telefonun dinleniyor, sabah kapın çalınıp sorgusuz sualsiz götürülebiliyorsun. Bu nedir? Bundan sonra oyumu kullanırken, oy verdiğim kişilerin sağlık raporunu görmeden sandığa gitmeyeceğim
Sayfa 204Kitabı okudu
Tarih kitapları Osmanlı İmparatorluğu'nun Kanuni'den sonra duraklama devrine girdiğini yazar. İyi ama o derece ve sultanına "Muhteşem" unvanı verdirten bir imparatorluk nasıl olur da, bir anda duraklayıverir? Siyasi, ekonomik ve idari çarkları nasıl birdenbire paslanır, işlemez olur? Bu sorunun cevabı da "negatif seleksiyon" sisteminde gizli. Kanunu'den sonra tahta çıkması beklenen, halkın ve ordunun çok sevdiği, yetenekli, becerikli Şehzade Mustafa'nın boğdurulması, duraklamanın başlangıcıdır. Çünkü Mustafa, babasından da parlak bir kişiliğe, bilgi donanımına ve imparatorluğu ileriye götürecek karizmaya sahiptir. Hürrem Sultan ve Rüstem Paşa'nın hilelerine kanan sultan, Şehzade Mustafa'yı boğdurur. Bu ölümle kendine taht yolunun açılacağı hesap edilen Şehzade Cihangir de (bugünkü Cihangir semtine adını veren şehzade) korku, üzüntü ve hastalıktan ölür. Dolayısıyla koskoca imparatorluğun idaresi sarhoş Sarı Selim'e kalır. Kanuni, Zigetvar'da ölünce İstanbul'a sedyeyle getirilen içkiden morarmış yeni padişah, kaçınılmaz olarak bir çöküntüye sebep olur. İşte size kısaca özetlemeye çalıştığım çarpıcı bir "negatif seleksiyon" örneği. Negatif seleksiyon sistemi geçmişimizi kararttı, geleceğimizi de karartmaya aday!
Sayfa 364 - Doğan KitapKitabı okudu
‘’ Öyle mi Şeref Bey? Demek ki Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı imparatorluğu ile hiç bir bağlantısı yok? Peki, öyleyse siz nereden çıktınız? Yaşınıza bakılırsa Sultan Reşat’a da, Abdülhamit’e de hizmet ettiğiniz pek açık olarak meydana çıkıyor. Doğru söyleyin Şeref Bey. Abdülhamit devrinde, velev ki korku saikasıyla olsun, hiç "padişahım çok yaşa!" diye bağırmadınız mı?’’
Geri139
396 öğeden 391 ile 396 arasındakiler gösteriliyor.