Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Benzemez insan dostlarıma/ Ağaçlar gölgesini esirgemez/ Güneş köpeğimden daha sadık/ Dizlerime sıçrar ellerimi ısıtır/ Karşılık beklemeden/ Hele kuşlar/ Avcılara bile kin beslemezler.” Oktay Rıfat'ın “Gün Sonu Konuşması” şiiri böyle biter. Mahsusmahal için aklımda harfler, kâğıda, dünyaya, insana her baktığımda, bu dizeler sözden önce halkalandı
202 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
-Bu kitabı enfes bir zevkle okumamı itiraf edebilirim.Ve bu kitap bana bazı şeyleri hatırlattı ama onları izah etmeyeceğim.Çünkü,bu bana özel şahsi hatırlatmalar olsa gerek :) Atay’ın, hikâyelerinde kurguladığı kahramanlar aracılığıyla toplumdan kendini soyutlayan, yalnızlaşan ve bunun neticesinde içselleşen problemli insanları anlattığını
Korkuyu Beklerken
Korkuyu BeklerkenOğuz Atay · İletişim Yayıncılık · 202226,3bin okunma
Reklam
Bunun üzerine ölüm, ihtiyara şöyle cevap verdi: - "Her insan ancak bilmediği şeyden korkar. Korkusunu yenmek için bilmek ister. Fakat bilmesi için araması gerekir. İşte, din de bu arayış değil midir? Bununla birlikte, eğer insan bir şeyi arıyorsa, onu bulmuş ve ona kavuşmuş da değildir. Kavuşamadığı şeye erişmek için can atar. Eh! Bu da aşktır işte! Kısacası, yolumuzu şaşırmış değiliz. Korkudan arayışa, arayıştan ise aşka geçtik. Hikayeleri anlatırken, elimizde olmadan seçtiğimiz üsluba bakılırsa, daha önce geçtiğimiz yerlerden tekrar geçmiş bulunduğumuz kesin. Çünkü bu üç duyguya da aşina görünüyoruz. Ne korku, ne arayış, ne de aşk bizi şaşırtıyor. Bu duygular, gönlümüzde çoktan dinmiş fırtınalar gibi. Benim için bu durum fazlasıyla alelade. Ama senin için fevkalade gözüküyor. Arayış bitince, aranan şey artık bir kez bulunduğu için, korku da aşk da biter." İhtiyar ise, cevabı hemen yapıştırdı: - "İşte o zaman meşk başlar!" Ölüm bozulmuştu. Çünkü ona göre bir ruhu kasıp kavuran fırtınanın dinmesi, duygusuzluk ve kayıtsızlıkla sonuçlanırdı. Bu yetmiyormuş gibi ihtiyar, bir de sözlerine şunu ekledi: - "Zaten cennet de budur!" Sanki beklemediği bir şey daha işiten Ölüm'ün dikkatle baktığı ihtiyar, şu son sözü de söylemeden edemedi: - ".... ve gülümseyen herkes cennete bakıyor demektir."
Sayfa 204 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Veysel Atayman Ağustos 2004, İstanbul
Tolstoy’un bizzat katıldığı Kırım Savaşı, Osmanlı Devleti, İngiltere, Fransa ve Sardinya-Piemonte ittifakının, dönemin Çarlık Rusyası’na karşı yürüttüğü bir savaştı. Büyük devletlerin çıkar çatışmalarının sonucu olan Kırım Savaşı’nın görünürdeki nedeni ya da bahanesi, Rusya’nın, Osmanlı tebaası arasında yer alan Ortodoks cemaatini kendi
640 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Uzun bir süredir inceleme yapmadım. Çünkü okuduğum film ve kitap incelemeleriyle kendi yorumlarımı karşılaştırınca ciddi bir fark gördüm ve yazdıklarımdan utandım. Adamlar oturup kitabı bitirip en güzel cümleleri ayırt edip bulabiliyorlar sonra da kitaptan örnek vere vere toplumsal analizinden karakter psikolojisine kadar verilmek istenen asıl
Dövmeli Adam
Dövmeli AdamPeter V. Brett · Epsilon Yayınları · 2011323 okunma
Nasıl başladı, ne vakit başladı, bilemiyorum. Ama ilk belirtiler, dokuz yaşımda iken patlak verdi. Misafirlerle bahçede oturuyorduk. Yaşlı bir zat saati sordu. Aksi gibi, kimsede saat yoktu. Eniştem içeri, saate bakmaya koştu. Ben o aralık: “Üçü yirmi geçiyor” diyivermişim. Bu tutturuşa, önce kimse şaşmadı. Boğazda, geçen vapurlara bakıp zamanı
Reklam
Çünkü bu üç duyguya da çok aşina görünüyoruz.Ne korku, ne arayış, ne de aşk bizi şaşırtıyor.Bu duygular, gönlümüzde çoktan dinmiş fırtınalar gibi.Arayış bitince, aranan şey artık bir kez bulunduğu için, korkuda aşkda biter. İhtiyar ise, hemen cevabı yapıştırdı: -"İşte o zaman meşk başlar!"
Sayfa 201Kitabı okudu
"İnsanoğlunda uçsuz bucaksız bir şuur olmuş olmasaydı, her şeyin temelinde yatan tek şey, başıboş fokurdayan yabani bir güçten ibaret olsaydı, ve karanlık ihtiraslarda kıvrılıp bükülerek, her şeyi, büyük küçük her şeyi var eden, bu hiç olsaydı, her şeyin altında hiç doymak bilmeyen uçsuz bucaksız bir boşluk saklı olsaydı, o zaman hayat çaresizlikten başka bir şey olabilir miydi? İnsanlığı bir araya getiren hiçbir kutsal bağ olmasaydı, her bir insanın soyu topraktan, tıpkı ormanının dibindeki sarmaşık yaprakları gibi orada burada rastgele biter olsaydı ve her nesil bir sonrakini, ormandan gelen kuş sesleri gibi takip ediyor olsaydı, nesiller yüzünden, bir geminin denizdeki, havanın çöldeki hareketi gibi düşünsellikten ve üretkenlikten yoksun, geçip gider olsaydı, her daim aç, uçsuz bucaksız bir unutkanlık, pusuda avını bekliyor olsaydı, ve pençelerini onun üzerinden söküp alabilecek kadar zorlu hiçbir güç bulunmasaydı - o vakit hayat ne boş ve kasvetli olurdu!"
Sayfa 35 - Pinhan Yayıncılık
Eğitimci dedikleri
Küçüktüm ilkokul 3 ya da 4 e gidiyordum. Annem uyuya kalmış, beni apar topar okula göndermiş ve balkondan beni okula savuşturmuştu. İstiklal marşı okunuyordu koşarak sırama geçtim ve istiklal marşına eşlik ettim. İstiklal marşı biter bitmez okul müdürü kim o istiklal marşında beklemeyen dedi. O an ben çok şaşırmıştım beni kastediyordu. "Benim öğretmenim" dedim. Beni merdivenlerden yukarı yanına çağırdı. Büyük bir korku ve heyecanla yanına çıktım. Yanına ulaştığımda bana tüm sınıfın değil tüm okulun önünde "istiklal marşı okunurken durulması gerektiğini bilmiyor musun!!" diye sorduğu sırada sorunun cevabını beklemeden vurmaya başladı. Ne olduğunu neden dayak yediğimi anlamama fırsat bile bırakmamıştı :(( Çünkü ben o güne kadar hiçbir zaman istiklal marşında geç kalmamıştım... İstiklal marşında durulması gerketiğini o zaman öğrenmiştim.... Sonra sınıfta saatlerce ağlamıştım. O anları balkondan izleyen annem de.... Tüm okulun önünde rezil olmuştum... İçlerinde sevdiğim kız da vardı.... Hayatımda unutmadığım unutamadığım yarasını tüm eğitim hayatım boyunca kapatamadığım bu acı anımı burda paylaşmak istedim ;(.. Kayseri Hikmet Kozan İlkokulu saygıdeğer müdürü Nihat Soyaslan... Seni hayatım boyunca da unutmayacağım. Kulakların mı çınlar yoksa başka bir yerin mi bilmem ama seni hep anıyorum saygıyla sevgiyle...
276 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.