İstanbul eskiden yedi tepe, üç delikanlı, bir pamuk yüzlü güzelden oluşurdu. Her köşe başına mangal yürekli bir devrimci ile bağrı su gibi bir ülkücü düşerdi.
Bir ilk kitap bu elimde tuttuğum, ilk kitaplar bende hep heyecan uyandırır. Yeni bir şehri keşfetmek gibi, hep gittiğin o kafede yepyeni bir tatlı denemek gibi… Öykü severler için oldukça lezzetli ve keyifli bir ilk kitap olmuş.
Öykülerin ana başlıklar altında sınıflandırılması ve yer yer bazı öykülerin birbiri ile bağlantılı olması, okuyucuda merak uyandırıyor ve kitaba dair ilgiyi canlı tutuyor. Okurken bu bağlantıyı farkettiğimde, acaba diğer okuduklarımda da bağlantı vardı da ben mi atladım diye merak edip, kitabı baştan okudum. Çok sevdiğim öyküler oldu. Bir kaç öykünün tam olarak ne anlatmak istediğini de anlamlandıramadım. Keşke yazarlar ile karşılıklı oturup bu soru işaretlerini ortadan kaldırabilsek :)) Her şeye rağmen keyifli bir kaç saat geçirmeme vesile oldu ve yazarın diğer öykü kitabını okunacaklar listeme şimdiden ekledim bile! Öykü okumayı ve ilk kitapları keşfetmeyi sevenler için keyifli bir deneyim olacak.
Yıkık dökük bir şehirde neyi seveceğini bilememişti. Ölümden beter günlere, beter öfkelere kilit kırmıştı. Buruk kanatlarla havalanmaya çalışan umudunun yere çakılışına kimse şahit olsun istemiyordu.