İstanbul eskiden yedi tepe, üç delikanlı, bir pamuk yüzlü güzelden oluşurdu. Her köşe başına mangal yürekli bir devrimci ile bağrı su gibi bir ülkücü düşerdi.
Yıkık dökük bir şehirde neyi seveceğini bilememişti. Ölümden beter günlere, beter öfkelere kilit kırmıştı. Buruk kanatlarla havalanmaya çalışan umudunun yere çakılışına kimse şahit olsun istemiyordu.