Hayvanlarda vefa var, sadakat var, merhamet var,
İhanet yok, nankörlük yok,
Hile hurda, yalan dolan, çalma çırpma yok, yok efendimiz.
Duygusuz, kalpsiz değiliz,
Biz kimseyi tutsak etmeyiz,
Biz kimseye bıçak çekmeyiz,
Hiçbir canlıyı boğmayız, boğazından kesmeyiz.
Topumuz tüfeğimiz yok, yok efendimiz.
.
Hakaret ve küfür objesi olarak diline dolayıp
"Yorgun bir masal uzakta kaybolur."
Küçükken uyuyabilmek için saydığım koyunlar geldi aklıma bu mısrayla. Sadece ona kadar sayabildiğim için abim sorduğunda hep 10 derdim. Çok çabuk uyuyorsun uykucu derdi.
Kaç tane 10 saydığını en iyi insanın kendisi bilir.
"Ne korkunç bir iklimdi çocukluğum uyku yansın, yürek mecburlarsın." Demiş Zarifoğlu yine. Benim de çocukluğumun iklimi o kadar sert ve çetindi. Yine de gecekondu enkazında oyuncaklarımın parçalarını hatırladım o sessiz her molozu birbirinden daha kederli tuğla parçalarını anımsadım İşaret Çocuklarında.
Evin enkazının da bir zamanlar bütün oluşturduğu bir gerçekti ve bu kitapta öyle. Öyle dağınık öyle sereserpe duruyor ki mısralar bilimsel makalelerin verdiği zihin yorgunluğunu da veriyor. Bir yandan da o yorgunluğun vermiş olduğu güzellik. Şiirle haşir neşir değilse bir insan ilk tepkisi muhtemelen bu ne biçim şiir olabilir. Ama öyle değil bir elinde mala bir elinde pastel boya olan insanları aynı karede gösterebiliyor Üstad.
Eğer resim çiziyor olsaydı tek renkle rengarenk resimler yapan bir ressam olurdu Zarifoğlu.
"SEVMEK DE YORULUR "
Belkide geldiğimiz zaman da sevmek yorulmuştur bu yüzden her yerde sevgisizlik.
Bu kadar suç, ölüm, zulüm....
Sevmeyi yormayalım efenim.
Henüz yorulmamış Sevgiler herkese ve her şeye. Sevgilerle....
T.e
- Polisin kabusu, yılbaşı geceleridir. Herkesin gülüp eğlendiği, mutlulukla dans ettiği o gece, polisler için korkunç saatler demektir; öğleden sonra başlayıp yeni yılın ilk günü ışıyıncaya kadar süren, bir türlü bitmek bilmeyen kanlı, karanlık bir kabus. Bunları düşündüğümüz yeni yılın ilk saatlerinde Tarlabaşı'nda bulunan bir erkek cesediyle
Lütfen iletiyi sonuna kadar okuyunuz.
•••
Çağdaş Türk Edebiyatı'nın ünlü şairlerinden
Cemal Süreya sadece 6 yaşında iken annesini kaybetmiştir. Tekrar evlenen babasının yeni eşinden yani üvey annesinden kaçmak için parasız yatılı sınavını kazanır ve yaşadıklarını şöyle ifade eder:
Hayatıma giren bütün kadınlarda annemi aradım. Annem hayata,
Titiz olan insanlardan ötürü dioksin cenine de geçiyor. Kadınların çoğu titizler ve bu halleriyle övünüyorlar .Halbuki bu ne korkunç bir sapıklıktır. (Sapık ;tavır ve davranışları toplumun benimsediği törel ölçülere uymayan,delice davranışı olan )
Titizliklerinden ötürü onlarda zülum , çirkin huylar meydana çıkıyor ve onlar bunu bilmiyorlar .
#Deterjanları kullananlar , içindeki hormonlara bağımlı oluyorlar .Bunlar be korkunç durumda olan Müslümanlardır .
Hayvanlarda vefa var, sadakat var,
merhamet var, İhanet yok, nankörlük yok,
Hile hurda, yalan dolan, çalma çırpma yok, yok efendimiz.
Duygusuz, kalpsiz değiliz,
Biz kimseyi tutsak etmeyiz,
Biz kimseye bıçak çekmeyiz,
Hiçbir canlıyı boğmayız, boğazından kesmeyiz.
Topumuz tüfeğimiz yok, yok efendimiz. .
Hakaret ve küfür objesi olarak diline
Bin Muhteşem Güneş... Bu kitabın ismini nerede okusam, kitabı nerede görsem içimi bir hüzün kaplar, boğazım düğümlenir... Uçurtma Avcısı ve Bin Muhteşem Güneş kitaplarını beni duygusal manada en çok etkileyen, en çok hüzünlendiren 3-5 kitap arasına kesinlikle koyarım.
Afganistan'da, savaşın ortasında iki çocuk gelinin hayatına (tabiki hayat denirse!) şahit oluyoruz. Hikaye ne kadar acı olursa olsun, insanı ne kadar etkilerse etkilesin bundan daha üzücü olan durum, anlatılan hikayeden belki daha kötülerinin gerçekten de yaşanıyor olması! Evet bu bir kurgu ama sonuna kadar da gerçek! Okurken kendimize, toplum olarak ders çıkarmamız gerektiğini göreceksiniz. Afganistan özelinde islam coğrafyasının içine düşmüş olduğu geri kalmışlık, ilimden, bilimden uzaklaşmak, kendi içimizde düşmüş olduğumuz ayrılıkcılık, ve dinin istismar edilmesi bizi nasıl uçuruma götürüyor bunu net bir şekilde görüyoruz. Ve her zaman olduğu gibi böylesine korkunç bir coğrafyada yine en çok etkilenen, en çok ezilen, en çok zulüm gören kadınlar ve çocuklar oluyor... Dünyanın neresinde olursa olsun, kadınların ve çocukların böyle bir hayat yaşadığını bilipte, elimiz kolumuz bağlı hiçbir şey yapmadan hayatımıza devam ediyor olmamız şahsım adına bana utanç veriyor.
Okuyalım dostlar, okuyalım ve insanlık namına kendimize dersler çıkaralım...
Bin Muhteşem GüneşKhaled Hosseini · Everest Yayınları · 2020100,2bin okunma
Bu incelemeyi değerli Tuco Herrera'ya ithaf ediyorum, Aziz Nesin'in öz evladı olsa, kendisini ancak bu kadar sevebilir, bilenler bilir. :) Bir Aziz Nesin kitabı okumamı istiyordu ve Ankara toplantılarımızın birinde bu kitabı hediye etti sağolsun, onunla tanışma kitabı olarak en iyi seçimin bu olduğunu söyledi. Yazarın çok fazla kitabı var, benim
”Uzun yaşamı boyunca aklın her silahını kullanarak bitmek bilmez bir heves, tutkulu bir adanmışlık, hepsinden de öte korkunç alay etme yeteneğiyle uğruna savaş verdiği ideal kazanımları; hoşgörüyü, ruhani özgürlüğü, insanlık onurunu, adaleti kafalarımıza adam akıllı işlemiş ve bunlar sanki artık doğal yaşamımızın bir parçası, soluduğumuz hava,
Kitabın çağlar üstü siyasi-sosyal mesajlar içeren yetişkin masalı olduğunu kabul etmeyen yoktur.
Her dönemde bir insan çiftliği mevcuttu, halihazırda da olduğu gibi.
Kitapta ne mi var?
Tarihini unutmuş, dili yozlaşmış, önce düşünmesi yasaklanmış sonra düşüncesi kısırlaşmış ve düşünmeyi unutmuş hayvanlar.
Ters giden şeylerde hep bir suçlunun
Euripides
1. Giriş:
Bu yazı yalnızca esere dair değildir. Yazarın hayatı, eserleri, yaşadığı çağ, tiyatro anlayışı, mitoloji ile olan bağları ve eleştirel yönünü ayrı ayrı başlıklarda ele almaya çalıştım. Ayrıca modern yazarların Andromakhe mitine getirdikleri yenilikler ve oyunun karakterleri