Bundan yıllar yıllar önceydi, bir televizyon programında seyretmiştim.
Bir genç kız evlilik yapıyor, hamileyken sair sebeplerden dolayı boşanmak istiyor.
Kızın babası şart koşuyor "seni kabul ederim, ama bebeği değil!" Derken kız boşanıyor, ve bunlar bebeği bir internet sitesine şifreli şekilde ilan vererek satmaya çalışıyorlar..
Bu
Namazda ve günlük hayatta okuduğumuz dualar, tesbihlerin anlamı.
🎀Allahü ekber:
Allah büyüktür. [Allahü teâlâ, zihne gelen her şekilden ve hayallerden ve yarattığı mahluklara benzemekten uzak ve kâmillikle vasf olunan her şeyden, daha büyüktür.]
🎀Sübhane rabbiyel azim:
Azim olan Rabbimi bütün noksanlıklardan tenzih ederim. [Her şeyden büyük
Rabbim bana doğru düşünmeyi, doğru anlamayı, doğru konuşmayı, doğru yaşamayı ve herkesin hayrına olacak en doğru kararları alabilmeyi nasip et.
Beni güçlü, sağlıklı, anlayışlı ve anlaşılır kıl.
Kalpler senin elinde, benim değiştirme gücüm yok. Kalbimi ve kalpleri sen düzelt; beni, ailemi ve ülkemi koru. Amin.
Arkadaşlar, sitede en çok paylaşılan sahte alıntıları https://1000kitap.com/SahteAlintilar ile bu iletide topladık. Sitedeki bilgi kirliliğini temizlemek için bu alıntılara rastlarsanız lütfen şikayet ediniz. Ve lütfen okumadığınız, kitaplarda kendi gözlerinizle görmediğiniz alıntıları eklemeyiniz. Bu sözlerin mal edildiği kişilere ve sözlerin
"Üslûbun kimliğindir." diyordu Cemil Meriç bir makalesinde...Kimliğin, kim olduğun, neye hizmet ettiğin, neyi aradığın ve neye talip olduğun...
Düşüncenin değil sadece, kalbin de, bir kitap gibi satır satır okunması, mühim mevzuların altının çizilmesi, tahlil edilmesi ve belki de en son konuşulması, bunu ne düzeyde
‘’Hiçbir ütopya, toplumun bütün bireylerine sonsuza dek tatmin sağlayamaz. Maddi şartları iyileşen insanlık, gözünü daha yükseklere diker, bir zamanlar rüyasında bile göremeyeceği güç ve mülke burun kıvırmaya başlar. Dış dünya onlara her şeyi sunmuş olsa bile, insanların akıllarındaki sorular ve kalplerindeki özlem susmak bilmez.’’ (s.
“Asık suratlı, kasları hala yorgun insanlar, ürkütülmüş hamam böcekleri gibi dışarı fırlardı külrengi evlerden… Asık suratlı, kara bacalar, mahallenin üstüne kaldırılmış kalın sopalar gibi gökyüzüne doğru yükselirdi… Akşam olup da batan güneşin kızıl ışınları pencere camlarını tutuşturunca, fabrikanın taş karnı kusmuk gibi dışarı atardı öğüttüğü
çabuk sar yaralarını
sanma ki muafsın
yeni acılardan ..
gece bana yetmiyor
kaçacak deliği yok dünyanın
ışık hiç çığlık atar mı bilmem
ama ben duyuyorum
kulağımı sağır edecek yeryüzünde gördüklerim