" İşte, o sahrayı kebir, bu dünya yüzüdür. O kum denizi, bu
hâdisat içinde harekâtı zerrat ve seyli zaman tahrikiyle çalkalanan mevcudat
ve bîçâre insandır. Her insan, endişesiyle kalbi dağdar olan istikbâli, müthiş
zulümat içinde, nazarı dalâletle görüyor. Feryadını işittirecek kimseyi
bilmiyor. Nihayetsiz aç, nihayetsiz susuzdur. İşte, semerei Mîrac olan
marziyyatı İlâhîyye ile şu dünya, gayet kerîm bir zâtın misafirhanesi,
insanlar dahi onun misafirleri, memurları, istikbâl dahi Cennet gibi güzel,
rahmet gibi şirin ve saadeti ebedîye gibi parlak göründüğü vakit ne kadar hoş,
güzel, şirin bir meyve olduğunu anlarsın. "