Bu satırları okumaya başladığın andan itibaren ben diye bir şey kalmayacak. Ben, senin içinde ben olacağım. Olmalıyım, olabilmeliyim, bu benim son ödevim. Direnme, ön yargı ile yaklaşma, ab-ı hayat özlemi içinde olamayanlar, tutunamayanlar ve sen, anlık mutluluklar peşinde koşan ezikler, ezilmişler. Bu tavrı itici bulma, kinci gözle olaya bakma,
✏️Bir Eğitimcinin Gözünden 👁️👁️🕊️
Çok değil, burada 2 gün önce paylaştığım ileti hakkında kısaca birkaç cümlede bulunacağım. Aklıma takılanlar..
〰️🔹
✔️Bir arkadaşım yazmış: olur mu öyle şey, Osmanlı kadına değer vermez mi hiç? O zaman bu Kösem Sultanlar, Turhan Sultanlar neyin nesi? demiş.
Tarihten kısaca hatırlayalım.
Sultan I.
Neydi aradığım, neydi amacım, neydi şaşkınlığım, mey mi içmiştim güpe gündüz, güneş yerine ay ışığının aydınlığını mı tercih etmiştim gündüzleri, geceleri mehtabı kollarken, aşkın mey’ini mi aramıştım ay’ın gölgesinde! Bilmiyorum, hiç bir şey bilmiyorum. Cleopatra, Marie Antoinette, Padme Amidala, Turuvalı Helen, Kösem Sultan, Anne Boleyn ve adını bilmediğim binlercesisinin içinden ben gibi bir tanesi, aşk tanesi, mey sahibesi, Barakmuslu Mezarlığının bekçisi ve davetedicisi, ıslık çaldı bir kere! Ruh ikizim dedim, göz kırptı, ruhumun ta kendisi dedim, gel dedi, artık anka kuşu değilim kaf dağını da terkeylerim dedim. Büyülenmiş gözler, mühürlenmiş kalpler, şehvet içinde yüzdüren periler; görünen yüzleri ile sözde sevgililer.
Osmanlı tarihinin, en fettan, en işveli, en ince hesaplı, yerinde en hamleli ve hile dehasında en ileri saray kadınlarından biri olan Kösem Sultan, ağalar saltanatının bir nevi kurucusudur.
Osmanlı'da kadınların seçme ve seçilme hakkı yokmuş. Gel de inan! Akkoyunluzâde Mehlikâ Hanım ile Sokullu Mehmet Paşa'nın girdiği sadrazamlık seçiminde, Mehlikâ Hanım 24 oy farkla kaybetmişti.
Kösem Sultan %43 oy alıp tahta çıktıktan sonra Güvenoyu talep edilmiş, yeterli çoğunluğu elde edemeyince Sultan IV. Murad hükümeti kurulmuştu.
Her erkeğe en az 4 kadın meselesi ise III. Selim'in seçim vaadi idi. Tutmadı o da. Öyle olmasa dedemin babasının en az 2 avradı olurdu. Hayli soruşturdum. Zurriyetinde birden fazla eş bulunan birkaç doğulu arkadaş var sadece.
Karısına üç kez "boş ol" deyip sokağa salana "ananı da gönder" denirdi. Bu olayların artması sonucu metrekare başına 7 deyyus düşer oldu.
Kadın kocasının 2 metre gerisinden yürürdü. Çünkü erkeklerin elinde 99'luk tesbihler olurdu ve sürekli "boşol boşol" diyerek adeta vird cekerlerdi. Kadınlar da bu kelimeyi 3 kez duyup dul kalmamak için 2 adım geriden yürürdü.
Osmanlı'da kadınlar otomobile binemezdi. Çünkü o yıllarda henüz teknoloji bu kadar gelişmediği için otomobil camlarına çekilen siyah filmler icat edilmemişti.
En kötüsü ise Osmanlı'da kadına "kadın" demek yasaktı. Çünkü Kadı'ların izzet-i itibarı zan altında kalıyordu. Bu yüzden Osmanlı'da kadına "bunaltan, yıldıran, bezdiren ve dır dır etmekten başka hiçbir halta yaramayan" manasına gelen "bayan" denirdi.
Bunları bilmeyecek kadar cahil olamazsınız yahu.
Gizemli okur
@06Kalem06
·
18 Ağustos 2023 22:32
100 yıl önce köle pazarında 3-5 akçeye satılan kadınları, köle pazarından alıp meclise sokan Cumhurbaşkanına, "ATATÜRK" denir..! 🇹🇷🕊️
〰️🔹
Allah için lütfen Osmanlı'yı neslimi ecdadımı kötülediğim falan yok.
İletiyi nereye çekiyorsunuz?
Allah rızası için diyorum.
Ben sadece bildiğim "Osmanlı toplum sosyolojisini
"Ne diyecekler asırlar sonra benim için?Sultan Ahmet'in suretine meftun olup da adasından kopardığı bir masum mu?Hanedan-ı Ali Osman-a 4 şehzade vermiş,devlet çadırını ayakta tutmuş imaretinde 20.000 bin insanın karnının doyduğu hayırsever,kudretli Valide Sultan mı?Yoksa saltanat uğruna evlatlarına dahi acımayan hırsından gözü dönmüş bir zalim mi?"
Valide-i Muazzama Kösem Sultan
Dört kardeşinden üçünü idam ettirerek, içlerinden yalnız aklı biraz zayıf bulunan İbrahim'in hayatını anası Kösem Mahpeyker Sultan'ın himayesiyle lütfen bağışlamıştı. Fesat kaynağı olan yeniçeri ağasıyla ileri gelen zorbaları idam ve kul taifesinin fesadına sebep olan eşkıyanın her birerlerinin vücudunu "sahife-i ruzigardan nabud u napeyda" ederek "şol mertebe eşkıya kırmıştı ki bir kimsenin bir yerden baş göstermeye iktidarı kalmamıştı. Yatsı namazına fenersiz gidilemez ve yatsıdan sonra evlerde mum ve ateş yakılamazdı. Ne kadar kahvehane varsa hepsi yıktırılmış, yerlerine bekâr odaları yapılmıştı. Tütün içmek ve işret etmek, cezası idam olan en büyük cürümlerdendi. Geceleri damlara tırmanan casuslar, bacaları koklayarak tütün kokusu ararlardı.
(Kızlarağasının Piçi Hikayesinden)
Padişahın hadım kölesinin dilinden anlatılan bu romanla Livaneli’ye bir kez daha hayran kaldım. Adam akıcı yazıyor arkadaşlar okuduğum 3. Kitabıydı . Kardeşimin hikayesi ile başladığım Livaneli yolculuğuna serenad ile devam ettim ve bu kitap ile şimdilik nokta koydum. Sevdiğim insanlara Livaneli kitapları önermekten hiç imtina etmedim , etmeyeceğim.
Küçük bir çocuk iken Habeşistan'daki ailesinden koparılıp, yolculuğu esnasında hadım edilen (çok acıklı bir hadım edilişti ) ardından Osmanlı sarayına satılıp Harem ağalığına kadar yükselen bir kölenin (Süleyman) gözünden Kösem Sultan ve Deli İbrahim döneminde yaşananları anlatıyor.
Saray, harem, entrikalar, Osmanlı halkı, cellatlar hepsinin dolu dolu anlatıldığı akıcı bir kitaptı. Tarih kitabı gibi görünse de ne bir padişah ne de vezir isimlerinden bahsedilmiş.Biraz tarih bilgisi ve küçücük Google aramasıyla dönemi anlayabiliyoruz.
İnsan psikolojisinin güç karşısındaki değişimini bize zorlamadan , sıkmadan , akıcı bir üslupla aktaran bu kitabı bir çırpıda bitireceğinize eminim .
Engereğin GözüZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 201916,2bin okunma
Kitabı, başlangıcından itibaren ele almamız gerek. Osmanlı için yazılan kitaplarda direkt olarak Padişah ve hikayelerine girişler yapılıyor ve bunu yapanların çoğunu da okurken insan ister istemez hani güzel bir başlangıç bekliyor. Bu kitap oan sahip. Güzel bir önsöz, hem Bizans, hem Osmanlı, hem Batılı hem de Günümüz tarihçileri kâle alınarak
Roman, 12 yaşında Afrika’nın Habeşistan Çöllerinden getirilip, yolculuğu esnasında acımasızca hadım edilen bir zenci çocuk kölenin ağzından anlatılıyor. Ardından saraya satılıp, Haremağalığına kadar yükselen Süleyman adında bu kölenin yaşadıklarını ve padişaha olan bağlılığını, sarayı, haremi, entrikaları, cellatları, Osmanlı halkını dolu dolu