Maddi açıdan diğer insanların iyi niyetine muhtaç olmayacak kadar iyi durumda olanlar dışında herkes için başkalarının görüşü, yasalar kadar etkilidir; insanlar ekmeklerini kazanamamaktansa hapse girmeyi yeğler. Ekmeği güvencede olan ve iktidar sahiplerinden ya da insan topluluklarından ya da halktan iyilik beklemeyenlerinse, herhangi bir görüşü açıkça savunmakta korkacakları hiçbir şey yoktur, kendileri hakkında kötü şeyler düşünülmesi ve kötü konuşul masına katlanmaları için de çok cesur bir yapıları olması gerekmez. Bu insanlar için herhangi bir şekilde duygu sömürüsünü temyize yer yoktur.
Bu kural ve onun altında yatan teori, inançsızlara olduğu kadar inananlara da bir hakarettir. Ahrete inanmayan bir kişinin yalancı olması zorunluysa bu, inananların yalan söylemesini engelleyen tek şey cehennem korkusu demektir, eğer engelliyorsa. Bu kuralın yazarlarına ve onu uygulayanlara, Hıristiyan erdemini bu biçime sokarken kendi vicdanlarının sesini dinlediklerini varsaymak gibi bir hakarette bulunmayacağız. Bunlar gerçekten de zulmün kalıntılarıdır, yeniden zulmetme isteğinin bir işareti olmaktan çok, İngilizleri, kötü bir ilkeyi artık uygulayacak kadar kötü olmadıkları halde yine de ilke olarak tutmaktan anlamsız bir zevk almaya yönelten ve çok sık rastlanan bir zihin yapısı zayıflığına örnektir.
İçinde bulunduğumuz çağda -ki "inançtan yoksun ama kuşkuculuktan ödü kopan" bir çağ olarak tanımlanmıştır ve insanlar görüşlerinin doğruluğundan değil, onlar olmaksızın ne yapacaklarını bilmeyeceklerinden emindir- bir görüşün açık saldırılardan korunması gerektiği iddiaları, bu görüşün doğruluğuna değil, onun toplum için olan önemine dayandırılır. Söylendiğine göre, insanların iyiliği için olmazsa olmaz ve çok yararlı öyle bazı inançlar vardır ki, devletlerin görevi, toplumun diğer çıkarlarını korumak olduğu kadar bu inançları da yaşatmaktır. Böyle bir gereklilik durumunda ve tümüyle görev tanımlarına uygun olarak hükümetler, insanlığın genel görüşüyle desteklenmiş bir şekilde kendi görüşlerini, kesinlik aramaksızın uygulayabilir, hatta bunu yapmaya da zorunludurlar. Sık sık iddia edilen ve çok daha yaygın bir şekilde düşünülen bir başka şey de, yalnızca kötü insanların bu saygıdeğer inançları zayıflatmak isteyeceğidir.
Kendi davranışlarımızı yönlendirmek için görüşümüzün doğru olduğunu varsayabiliriz, saymalıyız da: Kötü insanların bizim yanlış ve tehlikeli bulduğumuz görüşlerle toplumu bozmasına engel olduğumuzda da bundan fazlasını varsaymış olmuyoruz. Buna yanıtım, çok daha fazlasını varsayacak olduğumuzdur. Her türlü sorgulama fırsatına rağmen yanlış olduğu gösterilemeyen bir görüşün doğru olduğunu varsaymak ile yanlışlığının kanıtlanmasını engellemek için doğru olduğunu varsaymak arasında dünyalar kadar fark vardır. Görüşümüze karşı çıkma ve onun yanlışlığını kanıtlama konusunda tam özgürlük, bu görüşün eylemlerimiz için doğruluğunun varsayılmasını haklı gösterebilecek koşulun ta kendisidir; insan yetilerine sahip bir varlık da başka hiçbir koşulda, doğru olduğu konusunda makul bir güvence duyamaz.
26.05.2024
Yargı modumu zor bela kapalı tutuyorum bugün. Hayat bir ÖNCELİKLER silsilesidir ve ben bazen belki de BENCİLce başkalarının önceliklerine tahammül edemiyorum. Beni rahatlatan tek şey bir zamanlar bazı önemsizlik'leri önemseyecek kadar aptal bir hayatım olması. Neyse.
Ya sabır diyerek incelememe başlıyorum, inşallah ona buna
"Emek verirsin, ilmek ilmek dokursun, fakat falanca birinin nazarında alelade paçavradır. Dünyada kötü kimse odur ki, kıymet bilmez kimsedir. Zira kıymeti bilinmeyen her nesne zamanla körelir. Bu nedenle kıymet bilmez kimseler katildir; iyinin ve güzelin katilleridirler."
Sahip olmak" şeylere, nesnelere ilişkindir ve bunları görüp, tutmak ve de tanımlamak kolaydır. "Olmak" ise, yaşantılara ve bazı içsel süreçlere dayandığı için, dile gelmesi, tanımlanması- zor ve hatta imkânsızdır. Kişilik dediğimiz, dışa vuran yanları- mızı, yani taşıdığımız maskeleri tanımlamak mümkündür. Çün- kü bu, dışlaşmış bir
İnsanlar şehir gibiydi. Bazı kötü yanları var diye bütün şehirden nefret etmezdiniz. Sevmediğiniz yanları, birkaç tane tehlikeli ara sokağı ve mahallesi olabilirdi ama bir şehri yaşanır kılan şey iyi yönleriyle.