"Bir insan tek bir kötü şey yaptı diye, bu kötülük yaptığı bütün iyiliklere gölge düşürmeli midir yani? Yoksa hiçbir iyiliğin asla telafi edemeyeceği kadar kötü şeyler de var mıdır?"
Marcus Aurelius sevişmeyi derilerin birbirine sürtünmesi sonrası gelen bir patlamaya benzetir. Peki neden böyle
bir şey söylemiştir? Eğer bir dakika durup sevişmeye bu açıdan bakarsanız sonradan utanacağınız kötü şeyler yapma olasılığınız
azalır. Bu bizi iyi hissettiren şeylere karşı duyduğumuz doğal önyargıların tam karşılığıdır.
Merhaba arkadaşlar. Kitap hakkında kötü yorumlar okuduğum için pek hevesli okuduğum bir kitap değildi. Üçleme olan bu eseri yky yayınları tek cilde toplamış. Açıkçası ayrı ayrı olsalar devamını okumadım. Kitap çok uzun değil iyi yorumlar da gördüm. Kitabın kötü olduğu için değil ikizlerin yaptıkları yüzünden pek hoşlanmadım. O kadar da olmaz dediğim şeyler yaptılar. Anlatım tarzı güzeldi. Bir şeyi anladım derken anlamadığınız, bazılarını da ilerledikçe ha böyleymiş diyoruz. Bu kitabı okumak istiyorsanız bana göre en az 16. Yaş sınırı var mı bilmiyorum gerçi. Ama bazı yerleri hassas insanlar için iyi değil. Tetikleyici unsurları bulamadım. Kitapla kalın
Niçin hep acı şeyler yazayım? Dostlar, yufka yürekli dostlar bundan hoşlanmıyorlar. "Hep kötü, sakat şeyleri mi göreceksin?" diyorlar. "Hep açlardan, çıplaklardan, dertlilerden mi bahsedeceksin? Geceleri gazete satıp izmarit toplayan serseri çocuklardan; bir karış toprak, bir bakraç su için birbirlerini öldürenlerden; cezaevlerinde ruhları kemirile kemirile eriyip gidenlerden; doktor bulamayanlardan; hakkını alamayanlardan başka yazacak şeyler, iyi güzel şeyler kalmadı mı? Niçin yazılarındaki bütün insanların benzi soluk, yüreği kederli? Bu memlekette yüzü gülen, bahtiyar insan yok mu?"
Seneca, beklentilerimizi aza indirmemiz gerektiğini, böylelikle beklediğimiz şeyler olmadığı zaman bağırıp çağırmaya başlamayacağımızı söylüyor:
Akşam yemeğimiz birkaç dakika geciktiğinde:
Masayı tekmelemeye, kadehleri yere fırlatmaya, kafamızı sütunlara vurmaya ne gerek var?
Yaşamın kusurlu yanlarına karşı hazırlıklı olmalıyız:
Kötü insanların kötü şeyler yapmaları, düşmanınızın size zarar vermesi, arkadaşınızın sizi sinirlendirmesi, oğlunuzun hata yapması ya da hizmetçinizin yanlış davranması çok mu şaşırtıcı?
Bu denli iyimser olmaktan vazgeçersek, o kadar fazla öfkelenmeyiz.
"...her nedense benimle arkadaş olmaya karar veren insanlarla tanıştım ve bana bildiğim her şeyi onlar öğrettiler, ciddi söylüyorum. Beni olduğumdan daha iyi bir insan haline getirdiler, getirmeye devam ediyorlar.
Ne demek istediğimi şimdi değilse de bir gün kavrayacaksın. Bence arkadaşlığın bütün numarası, senden daha iyi insanlar bulmak; daha akıllı, daha karizmatik değil, daha sevgi dolu, cömert ve bağışlayıcı insanlar bulup onlara sana öğretebileceklerinden ötürü saygı duymak, senin hakkında ne kadar iyi veya kötü şeyler söylerse söylesinler kulak vermek, bir de onlara güvenmek, ki en zoru budur. Ama en güzelidir de."
Kötü insanlar sıklıkla zevk içinde yaşar ve zevke ulaşacak şeylere bolca sahiptirler, fakat iyi insanlar acı içindedir ve acıya neden olacak şeyler de bolca düşmüştür paylarına.
Yıllar boyunca dünyada tek başına dolaşmaya ve sevdiği, tanıştığı herkesin onu unutup ölmesini izlemeye mahkum bir kız ve ona bu laneti bahş eden bir şeytan.
< And when she does look up, her gaze always goes to the edge of town.
"A dreamer,"
scorns her mother.
"A dreamer,"
mourns her father.
"A dreamer," warns
Niçin hep acı şeyler yazayım? Dostlar, yufka yürekli dostlar bundan hoşlanmıyorlar. "Hep kötü, sakat şeyleri mi göreceksin?" diyorlar. "Hep açlardan, çıplaklardan, dertlilerden mi bahsedeceksin? Geceleri gazete satıp izmarit toplayan serseri çocuklardan; bir karış toprak, bir bakraç su için birbirlerini öldürenlerden; cezaevlerinde ruhları kemirile kemirile eriyip gidenlerden; doktor bulamayanlardan; hakkını alamayanlardan başka yazacak şeyler, iyi güzel şeyler kalmadı mı? Niçin yazılarındaki bütün insanların benzi soluk, yüreği kederli? Bu memlekette yüzü gülen, bahtiyar insan yok mu?"