Annelerin değişik tedavi metodları vardır
“Anne, çok kötüyüm, ölüyorum galiba,” dedim. “Tövbe de kuzum. Ne ölmesi... Nazar değdi sana. Ondan oldun böyle.” Annem gitti, yan odadan büyücek bir battaniye getirdi ve onu yere serdi. Masanın üzerinde duran boş reçete kâğıtlarından birini aldı eline. Diğer eline de perdede saplı duran dikiş iğnelerinden birini. Merak ve biraz da çaresizlikle izliyordum yaptıklarını. “Hadi, yat battaniyenin üzerine,” dedi. “Ne yapacaksın?” dedim. Cevap vermedi. Yataktan inerek yere battaniyenin üzerine sırtüstü yattım. Annem, elindeki boş reçete kâğıdını iğneyle delerek, bir yandan mırıl mırıl dualar okuyor, bir yandan da Kızılderililer gibi etrafımda dönüyordu. Beş altı tur attıktan sonra, sobanın yanından aldığı kibritle delik deşik olmuş reçete kâğıdını yaktı. Küllerini yine dualar okuyarak üzerime serpti. Başımdan ayak ucuma kadar sıvazlayarak işini bitirdi. “Hadi kalk kuzum, bir şeyin kalmadı,” dedi. Kalktım, yatağa uzandım. Çok iyi hissediyordum kendimi. Titremelerim geçmiş, ateşim de dinmişti. Abdest almak için banyoya doğru giden annemin arkasından, dayanamadım konuştum: “Babam haklıymış. ‘Oğlum, annen diplomasız doktordur, derdi de inanmazdım.” “İyi doktormuşsun valla... Yalnız, yarın hemşirelerin yanında falan söyleme yaptıklarını.” Dualarının içine karıştı gitti cümlelerim.
Ulan, avazım çıktığı kadar "Kötüyüm!" diye bağırsam, sanki hepsi "Boş ver!" diyecekmiş gibi geliyor.
Reklam
Al şu serçe parmağım sende kalsın Ben kötüyüm Allahsızım Korkunç çirkinim Ben seksen sekizinci tûl dairesiyim Sağ gözümün üç kirpiğini kestim Al Ben lanetlendim
Sen “çok kötüyüm” dersin. Allah “ben seni kurtardım” der.
Remzi
"Günaydın Burak, bugün nasılsın?" "İyiyim annecim" deyip sarılmak istiyorum. Ama tutuyorum kendimi. "Günaydın Nimet Hanm, ne olsun, hep aynı" diyorum. 'Hep aynı Burak, gerçekten hep aynı, hiçbir sey değişmiyor, hiçbir sey azalmıyor" diyor ve ağlayarak iceriye giriyor. "Allah senin belanı versin Burak" diyorum içimden, "gene ağlattın kadını. Ama ne yapsam ağlayacak, ne desem ağlayacak. Bilerek "İyiyim" demiyorum. İyiyim dersem alınır, ağlar belki diyorum. "Kötüyüm" de demiyorum, kötüysem bir de bana üzülmesin, ağlamasın diyorum. Hep aynı demek daha makul geliyor, ama Nimet Hanım hep aynı olunca da ağlıyor. Nimet Hanım'la her karşılaşmamızda aramızda hayali bir iki ucu boklu değnek beliriyor, ne ben tutabiliyorum, ne o tutabiliyor.
“O”
“ Ayrıca en çok şuna üzülüyorum: İnsanlar yanınıza gelip “iyi misin?” Diyorlar, değil mi? “İyiyim.” demek beni çok üzüyor. Çünkü iyi değilim. Uzun zamandır iyi değilim. Çünkü sen ve ben sadece birbirimize “kötüyüm.” Diyebiliriz. Dünyadaki herkes “iyi misin?” Sorarken, ben sadece onun sormasını isterim. Çünkü ben sadece ona “kötüyüm.” diyebilirim . Neredeysen gel. Çünkü çok kötüyüm.
Reklam
Tuhaf değil kötüyüm bazen ölürüm böyle ağlamak istiyorum çok aptalca bir şey bu ama geçer
İyiyim desem inanmayın; kötüyüm desem, o da doğru değil. Yuvarlanıp gidiyorum işte.
Garip değilim ama kötüyüm. Böyle olurum bazen. Canım hep ağlamak ister. Çok Aptalca bir şey ama geçer.
Reklam
"Onu seviyorum (depresif kişi yitirilmiş bir varlık ya da nesne hakkında bunu söyler gibi görünür) ama ona karşı duyduğum nefret daha fazla; sevdiğim için, kaybetmemek amacıyla, onu kendi içime yerleştiriyorum; ama ondan nefret ettiğim için, bendeki bu öteki, kötü bir benliktir, ben kötüyüm, hiçim, kendimi öldürüyorum." Dolayısıyla, kendini hedef alan yakınma, öteki hedef alan bir yakınmadır ve kendini öldürmek, bir başkasının katlinin trajik bir maskelenişidir.
Yüksek doz ironi..!
Ah şu harika insanlar! Ne kadar iyi ve asiller! Bense ne kadar kötüyüm! İçimi bir görebilselerdi! Söylesem, inanmazlar.
Öldürmek de, yaşatmak da senin işin; Bu dünyayı gönlünce düzenleyen sensin. Ben kötüyüm diyelim, kimde kabahat? Beni böyle yaratan sen değil misin?
Tuhaf değil, kötüyüm. Bazen olurum böyle. Ağlamak istiyorum. Çok aptalca bir şey bu. Ama geçer.
Resim